BENIM DÜNYAM HPS GELDINIZ IYI EYLNCELER


   
  biriciyim2434
  ELDEN GELMIYOR ARTIK
 

























Suzidil

Seni, sana anlatmak ne kadar zor
Gün kaçar, gece çöreklenir ya ansızın
Gözlerin düşer aklıma, yıldız olur akarım
Gelip gamzene konarım, bir gülüşüne
Kaç menekşe yakarım.

Öyle zor ki varlığına şahit olmak
Irmaklaşır kendi bendimi aşarım
Kol kol ayrılır her yönden sana koşarım
Var oluş nedenimi sende ararım.

Öyle zor ki senden uzakta kalmak
Kokmaz çiçekler, ötmez kuşlar
Yediğim içtiğim boğazımdan geçmez
Kalan ömrümü sana adarım.


















Kal gitme…
Gidersen ölümüm olur son sözlerinle…
Karşında yalvarmaya niyet ettim.
Gitme…
Dökelim içimizdeki her şeyi
Göz yaşlar ile…
Eriteyim yüreğini yüreğime…
Tüm dertleri savur yüzüme…
Haykır tüm nefesinle,
Ama ne olur gitme…
Beni sensizliğe itme…
Yalnızlığa verme…
Özlem çektirme…
Ne olur…!!
Ne olur gitme…!!!
 
Gitme…
Unutalım geçmişi,
Yaşadığımız tüm her şeyi…
Yeni baştan başlayalım…
Birbirimize ilk âşık olduğumuz gibi…
Ne olur ver elini…!!
Ne olur…!!
Ne olur gitme…!!!
Beni ölüme itme…
Ne olur…!!
Üşürüm sen olmasan benimle…
Birleştirdiğin o yüreğini yüreğimle,
Ne olur ayırıp ta gitme…
Kaçırma gözlerini gözlerimden!
Nefret et tüm her şeyden, benden…
Kız, bağır, çağır ama susma!
Susman kan akıtıyor gönlümden…
Kabul ediyorum,
Sana yaşattığım tüm sebepler yüzünden,
Çok özür diliyorum senden…
Ama ne olur gitme…!!
Ne olur gülüm!Ne olur gitme…!!!
Bir kez daha yaşayamaz mıyız hayatı birlikte?
 Ölüme meydan okuyamaz mıyız her nefeste?
Göğüs geremez miyiz her şeye?
Sana söz veriyorum!
Geçmişi bir kez daha yaşatmayacağıma…
Bir kez daha şans veremez misin sevgimize?
Bir kez daha izin veremez misin?
Seni sevmeme…
Ne olur…!!
Ne olur gitme…!!!
BIRAKMA ŞU DELİ RÜZGÂRI SENSİZLİĞE…
Ne olur…!!
Ne olur…!!
GİTME…!!!
                                      RÜZGÂR

                                                   
Kuruntudur sarar beni…
İçimdeki hasret kokan yar! Nerdesin şimdi?
Ne bu kelimeler, sözler nedir?
Ya Rabbi! Ne olur bana sevdiğimi getir…
 
Hüsran dokuyor zaman, yüreğim kan ter,
Parça parça tüketir beni, yaşlarım kuruyor.
Sessiz çığlıklar böler uykumu.
Saat durmayı bilmez, felek ise oyunu…
Ruhuma giydirilmiş bu elbise, yırtık şimdi,
Ne istediysem; elimde olan gitti…
Yüreğim bir kor yara,
Cayır cayır yanan ateşin içindeyim hala…
Yaşamak istedim seni hesapsız kitapsız.
Hayat şimdi sensiz koca bir anlamsız…
Hadi anlat ruhumun halini şiirlerinde.
Akıt damla damla akan gözyaşımı dizelerinle…
Susturma, atsın çığlıklarını satırların her zerre.
Dünya fani… Nereye kadar yürüyeceksin bu yerde…
Beka içinde yaşamak varken neden bu felek?
O son sözündü ölüme denk…
Bir fidanın filizlenmesi gibi sevdim seni…
Sabrı öğrettin, sende öğrendim beklemeyi… 
Ben, kuru ağaç gövdesi… Sen ise çiçeği…
Uykusuz geceler bilir nasıl acı çektiğimi…
Sevdim seni canan, sensizlik bana heyhat…
Seninle yaşamak istiyorum, içir bana abıhayat…
Susuyorum yine, susuyorum nere kadar?
Yokluğun bitirdi beni, gözlerim gittiğinden beri arkandan bakar…
Bir gözyaşı anlatır derdimi,
Birde içimdeki o koca seni…
Ama yeter! Bu suskunluk canıma yetti…
Ey sevgili! Gücüm kalmadı artık dön geri…
RÜZGÂR…


Ağlamak çare olsaydı,
Tek rakibim yağmur kalırdı...
Ümitsizlik içinde, küçücük bir sen bulabilsem,
Mutluluk her yerimi sarardı..
Gömsem bedenimi yalnızlığa,
O zaman da yaşamanın bir anlamı kalmazdı..
Ben seni unutsam bile,
Gözlerim hep seni aradı,
Yüreğime her dakika sorardı..
Ama sen hiçbir zaman bunu duymazdın
Bir an bile seni hissetmeden duramazdım
Sen bunu hiçbir zaman anlamazdın…
Ses çıkarmadan ağlamayı bilir misin?
Gözlerinle haykırmayı,
Hiç bir şeyin artık umrunda olmadığını,
Bilir misin?
Hayata hep isyan ettim,
Hep karşı gelmeye çalıştım..
Ama hep o beni yendi, istediğini hep yaptı,
Her dakika beni yalnızlığın en koyusuna attı.
Yeter artık! Yeter!!
Bir kez daha pes ediyorum,
Bir kez daha yeniliyorum hayat sana,
Al zamanınla, beni istediğin yere savur, at,
Razıyım, artık yaşama azmim kalmadı.
Ey sevgili!
Nefes alamıyorum artık,
Bunalıyorum,ruhum sıkılıyor..
Senin olmadığı bir yerin nefesini istemiyor bu yürek.
Olmuyor güzelim sensiz yaşanmıyor.
Günüm doğmuyor,hep bekledim geceler bitmiyor…!!
Hüzünler,haykırışlar,ağlamalarım dinmiyor..
Hayat bir türlü seni bana vermiyor..
Göstermiyor,hiç nefesini bile duyurmuyor..
Sanki bana karşı bu yalancı diyar,
Sensizliği bana hep veriyor..
Delice sevdim seni gülüm delice..
Sensizlik bir hançer gibi saplanıp durdu yüreğimde..
Seni görmediğim o her an,
Oradaki yaram hep kanadı,
Hançer acımasızca aynı yere batırdıkça batırdı.
Uykusuzluktan gözlerim hep ağladı.
Ölüm bir kez daha beni yakaladı,
Ne kadar kaçmaya çalışsam da,
Ne kadar yalvarsam da Azrail’e,
Sevdiğimi görmeden alma canımı diye,
Dinlemedi beni, karşı çıktı hep sevgime.
Düşlerde sevdim gülüm ben seni,
Gerçek olmasa da bu hayat,
Tek gerçek seni bildim..
Eğer seni de alırsa bu yürekten,
Azrail’e teslim edeceğim artık bu bedenimi…
 
                                  RÜZGÂR....
 
 


Resimlerin içindeki mutlulukları yırttım sen yokken,
Üzülüp her defasında akıtsam da yaşları gözlerimden,
Zamanın beni sürüklediği o ıssız yerlerden,
Göremesem de seni, duyamasam da sesini her seferinden,
Anlatamıyorum yüreğime sensiz yaşama mecburiyetimi..
Rahat bırakmıyor beni yalnızlık, alamıyorum seni hiç gözlerimden…
Duramıyor ağlıyorum hiç hesapta yokken.
Ah! Bir bilsen,çektiğim acıları görsen keşke..
Neden? Diye sorularla yaşadım hep sensizken…!!
Ansızın geliyorsun aklıma, düşünmeden duramıyorum o zaman.
Rüzgarın daldan kopardığı bir yaprak kadar parçalanıyorum zaman zaman..
Külleniyor ateşim söyündü çoktan,
Ağlıyorum her defasında, bile bile seni düşündükçe akar yüreğimden bir kan
Dökülüyor yapraklar, mevsimin sonu bu an,
Artık hiçbir şey kalmadı,rüzgar yağmuruyla aldı her şeyi unutulmadan..
Şimşeğin çakıp ta her yeri aydınlattığı o an,
Issız bir zamana haykırdım seni, kimse duymadan…
Yaşlı gözlerle beni bırakıp gittiğinde,
Anılar kaldı senden,onlarla yetindim her geçen günde..
SENİ SEVİYORUM diye bağırıyordum, her baktığım resme,
Engel olamıyordum gözlerime,kendimi hep hissediyordum kanlı bir çerçevede..
Mutsuzluğun içindeki bir umut kadar büyüdün bende,
İçimde saklıyorum artık seni,bulamasınlar kimse diye..
Ne kadar parçalansa da bu yüreğim, yinede hep kalacaksın bende,
Ebedi silinmeyeceksin bu kalpte,birlikte gideceğiz meçhule…!!! 
RÜZGAR..
 
 
 


Yine senden ayrı bir ses ayrı bir mektup ile,
Bekliyorum rüzgâr sesiyle saatlerce…
Suskunluğum üzerimde,
Yüreğimin heyecanı ile...
Dokunamıyorum, gidemiyorum hiçbir yere.
Uzaklarda esen şu delicesine,
Bana doğru gelen sapmadan hiçbir yere,
Gönderdiğin ileti ile...
Sevindiriyor beni,
Kokunu da çekmiş içine,
Yüzüme üflüyor.
İçime çekercesine
Sürüyorum yüreğime…

Ey sevgili!
Gel artık ne olur dön geri!
Arkada bıraktın seni seven bir deli…
Sensiz bu yürek dayanamıyor ki!
ÇARESİZİM, yaşlarım avutur sensiz günleri.
Yarım kaldım gittiğin günden beri…
Yokluğunda gezer oldum bu şehri,
Elim yoksul, gözlerim yetimdi…
Beni ayakta tutan ise,
Senden gelecek günlerce yeşeren,
Küçücük bir ümit idi…

Sensin beni hayata bağlayan,
Tek gerçeğimsin içimde kalan.
Yüreğimde an be an atan,
Bu ölü cana can katan,
Koca bir sensin kalbimde yaşayan…

Şu halimi kimler anlatabilir ki!
Hangi şair şiirine yansıtabilir,
Hangi ressam resmini çizebilir ki!
Hangi dert, hangi çile bundan büyük olabilir ki!
Yıldızsız bir gece,
Dalgasız bir deniz gibiyim…
Güneşsiz bir gün,
Nefessiz bir şehirdeyim…
SENSİZİM…

Hayallerimle yaşıyorsun bütün bir gün
Ve bütün bir gece…
Düşlerimdesin, ismin dilimde…
Resmin başköşemde,
İzlerim saatlerce…
Doluyor her gece gözlerim
Uykusuzluk yaşları ile…
Karanlığın koyusuna sarılmış
Yaşıyorum dört duvar dört köşe ile…

Hani ellerini tutup ta o masmavi denizi izlerdik ya zamansızca,
Yaşama sevincim artardı sen yanımda olunca.
Gülümseyişini izlerdim dakikalarca..
Okşardım o yanaklarını usulca.
Susar dinlerdim seni sen konuşunca.
O kadar titrerdi ki bedenim sana sarılınca,
Durur kilitlenirdim sonra karşında…
Kalbimin sesi gelirdi kulaklarıma.
Öyle atardı ki hızlıca!
Birde gözlerin gözlerimden ayrılmayınca,
Heyecanım daha da artar,
Susar konuşamazdım bir daha…

Hani çay bahçesinde otururken
İzlerdim ya hep seni!
Karşımızdaki deniz dalgaları
Bozardı sessizliği…
Sen izlerken denizi,
Saklıdan tutmaya çalışırdım ellerini…
Fark ettiğinde ise izin verirdin tutmaya,
Gözlerin gülümserdi…

Güneşin batışını izlerken,
Deniz maviliğini siyaha bürüyordu.
Hava karanlığa soyunuyordu…
Başını omzuma koyduğunda,
Saçların dokunurdu yanaklarıma…
Sonra sarılırdım sımsıkı sana.
Gözlerimi kapatırdım,
Anı ölümsüzleştirir,
Hayalime koca bir yer yapardım,
Oraya saklardım…

Ve şimdi!
O hayalin içindeyim sanki…
Karanlığa hapsolup maziye baktığımda,
O anlar gelir hep aklıma…
Gözlerimin önünden geçerler usulca.
Ağlayarak ta olsa,
Düşlerdim sessiz sedasız…
Hayal de olsa,
Yaşıyordum seninle sanki be CEYLAN GÖZLÜM!
Beklerim gelmeni zamansızca…
BEKLERİM GÖZYAŞLARIYLA…

RÜZGÂR’DAN YAĞMUR’UNA...
 

 

 

bu hayatın onsekizinci sayfasındayım.
okudukça bazen bunalıyor
bazen ise hoşuma gidiyor...
yazış tarzı,kahramanlar ve yaşayışlar etkiler belkide beni
ama en çok ta aşk kelimesi geçen sayfa güzeldi.
heyecan,aşikar,mutluluk,gözyaşı...
hepsi de bir nedenli...
yolun çeyreğindeyim,
belki daha çok var yürümeye
belki de bir adım atsam öleceğim...
her şey aynı;dertler,hüzünler,gözyaşları,mutluluklar...
belki de bana öyle geliyor.
"sen,sen çok farklısın" dediğim zamanlar oldu elbet!
ama sonunda hepside aynı oluyor...
çok yürüdüm diyorum bazen ama
arkama bir bakıyorum ki, bir adım bile atmamışım daha.
 
sayfaları bir bir çeviriyorum.
zaman öyle çok akıyor ki!
durduramıyorum...
sayfanın birinde savaş,
birinde barış,
birinde yoksulluk,
birinde zenginlik...
insan yaşamasını bilirse mutluluğa eriyormuş,
boş geldiyse, dertler, sıkıntılar onu kovalıyormuş.
bu roman nedir böyle?
 
yaşamından şikayetçi olanlar da var.
ama düşünmüyorlar ki,
onlardan bir alt seviyedekilerini..
attığın her adım için şükret!
 
susmak gerekir bir yerde.
nereye kadar konuşacaksın ki?
istediğini anlat,
kimseye duyuramazsın ki...
ne romanlar okudum, mutlulukla bitti,
ne romanlar okudum, bir damla gözyaşı ile sona erdi.
yaşamın sırrını bildin mi,
işte o zaman getirir önüne her şeyi...
bilirsin sebebini...
neden yaratıldığını bedenin,
ellerinin, beynin, ayaklarının, YÜREĞİNİN...
 
sayfanın bir kenarı yırtılmış.
o vakit canım, ne çok şey yaşamış...
işte o an, önüme çıkan her engeli,
vurup kırasım geldi...
bilemedim içimdeki kin kime neye idi...
bu roman ne zaman biter ki?
Haşa isyan değil bu tabiki,
ama yinede, sayfayı tümüyle yırtasım geldi...
bir gül koymuşum arasına,
o da kurudu gitti...
 
örtmek gerekir her yaşadığın kötü olayın üzerini,
örtüpte açmamak gerekir üzerini.
ne kadar açtığında, kalbin kırılacak cam gibi,
paramparça edecek yüreğini...
 
binlerce yüz tanıdım bu sayfalarda.
ama göremezsin ki, kimsenin içini,
"dostum" dediğin kişi bile, dikenli gül atar sana,
ama öyle olduğunu nereden bilecektin ki?
meğer, kimseye güvenmemek gerekmiş.
uyarsa bir kuzu tilkiye,
günahları bir bir dizilirmiş...
 
nerde ve ne durumda olursan ol hiç bir zaman bırakma kendini!
ve hiç bir zaman kaybetme içindeki seni...
 
unutmak istedim geçmişi,
istemedim geleceğimi etkilememesini,
her okudğum sayfa da mutluluk, en ücra köşelerdeydi.
oldu elbet yaşadığımız kötü olaylar,
ama hepsi dünde kaldı şimdi...
bilelim hayatımızın değerini!
 
bu hayat üç günlükse eğer,
ne kadar yaşta olursak olalım,
hayat, her şeye rağmen yaşamaya değer...
 
RÜZGÂR...
 

Yine yağmur yağıyor,
Yine karanlığa mahkûm,
Yine acılar içindeyim bu gece…
Odam derin bir sessizlik içinde,
Dışarıda sadece yağmurun sesi,
Vurdukça vuruyor damlalarını pencereme.
Gökler öyle bir ağlıyor ki!
Sanki sevdiğini kaybetmiş özlemişçesine..
Bir gün daha geçiyor sensiz,
Bir gece daha…
Karanlığın sessizliğini bozuyor kalbimin sesi.
Öyle atıyor ki! sanki ölümüm bu gece..
Yalnızlığa gözlerimi her kapattığımda,
Gözlerin geliyor hep karşıma.
Ellerimin ellerini tutmak istediğinde,
Kaçıyor benden seninle birlikte..
Bir şimşek çakıyor..
Ve bir şimşek daha…
Şuan hissettiklerimi dışarı atabilsem keşke!
Anlatabilsem yağmura beni dinler mi?
Gökyüzü, hayattaki tüm acıların yaşlarını akıttığı gibi,
Benim gözyaşlarımlada birleşmek ister mi?
Paylaşmak ister mi yaşlarını benimle?
İçimdeki tüm dertleri alıp ta götürür mü?
Yine dayamışım başımı duvara,
Yine seni düşünüyorum bu gece…
Bu gece diğer günlerden çok farklı sanki!
Acaba bu karanlığa güneş doğmayacak mı?
Kuşlar bu sessizliği bozmayacak mı ??
Denizlerin dalgaları karaya vurmayacak mı?Bu gece neden bu kadar farklı?Neden rüzgâr, yağmur damlalarını cama bu kadar sert vuruyor?
Ölümün kokusu neden burnuma bu kadar çok geliyor?
Acaba artık seni göremeyecek miyim?
Seni bir daha sevemeyecek miyim?
Ey yalan dünya !!
Bana bir kez olsun gülümsemedin,
İzin ver sevdiğimi ölmeden göreyim!
Ölümü bu kadar yakın hissetmişken,
Bırak sevdiğime iki çift söz söyleyeyim!
Bırak son nefesimi onun yanında vereyim!
Haykırayım yüzüne,
SENİ SEVİYORUM diye…
Ey sevdiğim !!
Seni sevmelere doyamadım…
Sana dokunmaya kıyamadım…
Seni düşündükçe sevgim bir kat daha arttı..
Ama bu gece son gireceksin kalbime…
Neden bu gece bu kadar uzun geçiyor!
Acaba gözlerimi kapasam, hemencecik sabah oluverir mi?
Neden bu gece bu kadar karanlık?
Acaba küçücük bir ışık buluna bilinir mi?
Neden yalnızlığın sesini net duyabiliyorum?
Acaba yalnızlık bu kadar içime girdi mi?
Bu gece ilk defa bu kadar çok korkuyorum..
Yalnızlığın en koyusundayım bu gece…
Ve bu gece sensizliğin son gecesi,
Karanlık aldı hançerini,
Ve bu gece,
Elveda GÜZELLER GÜZELİ….!!!!
RÜZGÂR.. 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Söküp attım yaşadığım bu sensiz günleri,
İzledim o günlerde içimdeki can çekişleri.
Yırttım bu günü, yine sensiz geçirdim,
Yokluğun kanatır kalbimi,
Ah! Duyabilsem bir yudum sesini...
 
Anıları yaktım, yıktım tüm engelleri,
Ne varsa attım çöpe tüm geçmişi…
Sustum, ne olursa boyun eğdim, sabreyledim,
Sildim her şeyi içimde ne varsa hepsini.
Sardım savurdum rüzgâra, döktüm yollara kırık dökük kalbimi…
 
Ne kadar kolay söylemek değil mi?
Oysa yapamadım hiç birini…
Ne silebildim geçmişi, ne de savurabildim her şeyi…
Şimdi sensiz yine bir hazin içim,
Ne unutabildim hepsini, ne de örtebildim üzerini…
 
Her şeyi bir kenara bırak ta,
Sevdim, sevdim işte seni…
İçim bir cemre şimdi...
  
 
 

 



Olmuyor işte!
Yapamıyorum…
Ne seni düşünmeden bir an durabiliyorum,
Ne de sensiz yaşayabiliyorum…
Yokluğunda aldığım her nefesim haram.
Yürüdüğüm tüm yollar engelli
Yüreğimden akan kanlar ile aşmaya çalışıyorum hepsini
Ekmeğim, suyumsun sen benim
Ve şuan aç ve çok susuzum, seni istiyor kalbim…
 
Kaderin bana inadı sanki
Güldürmüyor hiç ıslak yüzümü
Geri kalan bu ömrümü
Sevdiğimle geçirsem, ona çok olacak sanki
 
Gülmenin, sevinmenin, eğlenmenin…
Ne demek olduğunu bilirsin.
Ben unuttum işte…
Sen, o soğuk geceleri,
Gökyüzünün ağladığı,
Kızmışçasına çaktığı şimşekleri,
O gürültülü günleri,
Bilir misin?
Karanlığın en zifiri kollarında,
Yokluğunda,
Ben böyleyim işte…
 
Sana o kadar çok muhtacım ki!
Aşağılandım yalnızlıktan.
Korktum hep sessiz karanlığından.
Boyun eğdim şu sensiz hayata.
Ölüm bile basit geliyor artık bana…
 
Kurudu yaşlarım, akmıyor artık.
Çaresizliğim sızlatıyor sadece parçalanmış yüreğimi.
 Zaten alıştım bu yalan hayatın yüzüne,
Çabalayacak gücüm de yok artık…
 
Gün geçtikçe deliniyor bu yürek, yokluğunda.
Ne zaman tüm dertli şarkıları dinlesem,
Ne zaman bu yalnızlık sokaklarında yürüsem,
Ne zaman güneşin batışını seyretsem,
Yıldızlarla ne zaman gecemi geçirsem,
Ne zaman ağlasam, çıldırsam, delirsem,
Sadece sen varsın aklımda… 
 
Duyulmuyor artık haykırışlarım.
Yetmiyor delicesine ellerimi açıp semaya bağırdığım bu çığlıklar,
Bu ihtiraslarım yetmiyor…
Bu hayat yolcuğu yordu kalbimi
Bu şehirde artık yalnızım…
 
Konuşamıyorum hiç…
Dilim susmuş, yüreğim susmuş, gözlerim susmuş…
Güçsüzlüğüme bir kez daha yenildim…
Şu dört duvarın üzerime gelmesi,
Sessiz çığlıkların yüzüme bağrışları,
Her şeyin yüzüme bir suçlu gibi bakmaları yok mu?
İşte o zaman dünya başıma yıkılıyor sanki.
Bedenim ölü, ruhum paramparça…
Sana o kadar çok hasretim ki!
Dilimden çıkan sadece iki kelime;
Seni seviyorum!
Evet!
Sadece bu iki kelime çıkıyor
Yüreğimden de…
Seni seviyorum!
Ne güzelmiş söylemek…
Küçücük bir teselli verdi içime sanki.
Yıllardır, ilk defa ağzımdan çıkıyor bu iki kelime.
 Ve yüzüm ilk defa bir tebessüm gösterdi söyleyince.
Birde senden duymak bu iki kelimeyi,
Bilsen nasıl sevindirirdi beni…
 
O kadar çok özledim ki sesini,
O gülümseyişlerini…
Bir film gibi geçiriyorum aklımdan seni.
Ve hala aç,
Hala susuzum…
Senden hiç vazgeçemiyorum.
Gözlerin bir türlü çıkmıyor gözlerimden.
Yüzün, son görüşümdeki an gibi,
Hala hayalimde,
Ve hala aşığım sana…
İlk günkü gibi…
 
Sensiz olmuyor sevdiğim!
Hala ağlıyor bu yüreğim…
Sana bağlanmış artık bu kalbim.
Bundan sonra ne sensiz yaşayabilirim.
Ne de senden vazgeçebilirim…
Sonsuzluğumsun benim
Ruhuma işlemişsin bir kere
Seviyorum seni delicesine
Ve şunu unutma ki sevdiğim!
Kalbimdesin ölümüne…
 
 Hiç bilmedim o heceyi yaşamayı…
Hele sevmeyi…
Sevdim elbet, ama doğayı, insanları…
İzlemedim hiç canan ile güneşin batışını,
Ya da maviliğe haykırmadım çıldırasıya.
Sabırsızdım, sinirlenirdim bir şeyi yapamayınca.
Tek yürekle yandım, kaldım sanırdım ortada…
Ne insanlar geldi de hayatıma,
Sürüp gitti zamanım suda…
Bir dostum dediler ki, arkasında koca bir karanlık.
El verdim sevdiler, el uzattım arkasını döndüler.
 
Anlamadım bu hayatın anlamını.
Bu yolculuğa çoktan başladığımı…
Gözüm mü kapalıydı da ayağımı yakan engelleri göremedim
Bilemiyorum…
Savruldum rüzgârında bir oyana bir bu yana.
Ama sustum yinede bıraktım zamana…
Ne dünler geçti de geriye bir tek eser kalmadı.
Gecelerce düşünmedim yıldızları izleyerek…
Ufka dalmadım hiç yağan yağmurla, akan damlalar ile…
Gezmedim hiç çöllerde,
—ve içmedim suyu kana kana böyle…
 
Gözlerim kapalıydı her şeye…
Yalnızlık hiç almadı beni koynuna,
—ve boğmadı hiç karanlığıyla…
Sebebim olmadı hiç yaşamak için.
Görmedim hiç kimseyi ve sevmedim hiç…
Günün üzerine yorgunluk düşmesiyle uyuduğu anlarda,
Gezmedim hiç o loş ışıkların altında…
 Seyretmedim martıların denize düşen kanadını,
O bağrışlarını…
Çarpmadı beni hiç o delicesine sevgi.
Delicesine bağlanmadım susanan yâre…
 
Yaşamadım hiç o dört duvarın üzerine gelişini,
İsyanlığı…
Beklemedim kimseyi, günlerce yollarını gözlemedim.
Her dertte zarar vermedim hiç kendime…
Koklamadım hiç gül, nasıl kokar bilmedim.
Atlamadı yüreğim korkuyla değil heyecanla…
Islanmadım aşk kokan yağmurların altında.
Görmedim kendimden başka kimseyi aynada…
Gün geçtikçe, dolmadı gözlerime yaşlar.
Hiç düşünmedim bir köşede ölmeyi, bu gün ne çok yıldız var…
 
 
 
Atmadım taşı böyle uzağa kadar…
Koşmadım ellerimi açarak sevdaya,
Ve tükenmedi hiç içimdeki yaralar…
Susmadım aldana, beni aldatan hayata,
Götürmedi korkulara beni bu hırçın dalgalar...
Dert yanmadım hiç uçan kuşa…
Olmadı hiç içim paramparça bu kadar.
Öpüp öpüp ıslatmadım yaşlar ile bir vesikayı,
 Duvardaki çerçeveler hep boş tu boş kaldılar.
Ne sevmeyi bildim nede yaşadım aşkı Allah’ına kadar.
Ta ki seni tanıyana kadar…
 
RUZGAR
 
 
 
 
 
 
  • JASMİNİM

    Seni ister bu yüreğim,

    Sana aşık bu deli kalbim!
    Ben yalnız senin serserinim...
    Benim suyum ekmeğimsinnn...
    Seni ölümüne seviyorum.!

    Parçamsın benim,bedenimin diğer yarısısın...
    Gözlerim sen,ellerim sen,ruhum sen...
    Sen bensin,bende sen..
    Sen Benimsin,Bende Senin...
    (B) MELEĞİMSİN BENİM (Y)

     

     


















Kal gitme…
Gidersen ölümüm olur son sözlerinle…
Karşında yalvarmaya niyet ettim.
Gitme…
Dökelim içimizdeki her şeyi
Göz yaşlar ile…
Eriteyim yüreğini yüreğime…
Tüm dertleri savur yüzüme…
Haykır tüm nefesinle,
Ama ne olur gitme…
Beni sensizliğe itme…
Yalnızlığa verme…
Özlem çektirme…
Ne olur…!!
Ne olur gitme…!!!
 
Gitme…
Unutalım geçmişi,
Yaşadığımız tüm her şeyi…
Yeni baştan başlayalım…
Birbirimize ilk âşık olduğumuz gibi…
Ne olur ver elini…!!
Ne olur…!!
Ne olur gitme…!!!
Beni ölüme itme…
Ne olur…!!
Üşürüm sen olmasan benimle…
Birleştirdiğin o yüreğini yüreğimle,
Ne olur ayırıp ta gitme…
Kaçırma gözlerini gözlerimden!
Nefret et tüm her şeyden, benden…
Kız, bağır, çağır ama susma!
Susman kan akıtıyor gönlümden…
Kabul ediyorum,
Sana yaşattığım tüm sebepler yüzünden,
Çok özür diliyorum senden…
Ama ne olur gitme…!!
Ne olur gülüm!Ne olur gitme…!!!
Bir kez daha yaşayamaz mıyız hayatı birlikte?
 Ölüme meydan okuyamaz mıyız her nefeste?
Göğüs geremez miyiz her şeye?
Sana söz veriyorum!
Geçmişi bir kez daha yaşatmayacağıma…
Bir kez daha şans veremez misin sevgimize?
Bir kez daha izin veremez misin?
Seni sevmeme…
Ne olur…!!
Ne olur gitme…!!!
BIRAKMA ŞU DELİ RÜZGÂRI SENSİZLİĞE…
Ne olur…!!
Ne olur…!!
GİTME…!!!
 
                                                   
Kuruntudur sarar beni…
İçimdeki hasret kokan yar! Nerdesin şimdi?
Ne bu kelimeler, sözler nedir?
Ya Rabbi! Ne olur bana sevdiğimi getir…
 
Hüsran dokuyor zaman, yüreğim kan ter,
Parça parça tüketir beni, yaşlarım kuruyor.
Sessiz çığlıklar böler uykumu.
Saat durmayı bilmez, felek ise oyunu…
Ruhuma giydirilmiş bu elbise, yırtık şimdi,
Ne istediysem; elimde olan gitti…
Yüreğim bir kor yara,
Cayır cayır yanan ateşin içindeyim hala…
Yaşamak istedim seni hesapsız kitapsız.
Hayat şimdi sensiz koca bir anlamsız…
Hadi anlat ruhumun halini şiirlerinde.
Akıt damla damla akan gözyaşımı dizelerinle…
Susturma, atsın çığlıklarını satırların her zerre.
Dünya fani… Nereye kadar yürüyeceksin bu yerde…
Beka içinde yaşamak varken neden bu felek?
O son sözündü ölüme denk…
Bir fidanın filizlenmesi gibi sevdim seni…
Sabrı öğrettin, sende öğrendim beklemeyi… 
Ben, kuru ağaç gövdesi… Sen ise çiçeği…
Uykusuz geceler bilir nasıl acı çektiğimi…
Sevdim seni canan, sensizlik bana heyhat…
Seninle yaşamak istiyorum, içir bana abıhayat…
Susuyorum yine, susuyorum nere kadar?
Yokluğun bitirdi beni, gözlerim gittiğinden beri arkandan bakar…
Bir gözyaşı anlatır derdimi,
Birde içimdeki o koca seni…
Ama yeter! Bu suskunluk canıma yetti…
Ey sevgili! Gücüm kalmadı artık dön geri…


Ağlamak çare olsaydı,
Tek rakibim yağmur kalırdı...
Ümitsizlik içinde, küçücük bir sen bulabilsem,
Mutluluk her yerimi sarardı..
Gömsem bedenimi yalnızlığa,
O zaman da yaşamanın bir anlamı kalmazdı..
Ben seni unutsam bile,
Gözlerim hep seni aradı,
Yüreğime her dakika sorardı..
Ama sen hiçbir zaman bunu duymazdın
Bir an bile seni hissetmeden duramazdım
Sen bunu hiçbir zaman anlamazdın…
Ses çıkarmadan ağlamayı bilir misin?
Gözlerinle haykırmayı,
Hiç bir şeyin artık umrunda olmadığını,
Bilir misin?
Hayata hep isyan ettim,
Hep karşı gelmeye çalıştım..
Ama hep o beni yendi, istediğini hep yaptı,
Her dakika beni yalnızlığın en koyusuna attı.
Yeter artık! Yeter!!
Bir kez daha pes ediyorum,
Bir kez daha yeniliyorum hayat sana,
Al zamanınla, beni istediğin yere savur, at,
Razıyım, artık yaşama azmim kalmadı.
Ey sevgili!
Nefes alamıyorum artık,
Bunalıyorum,ruhum sıkılıyor..
Senin olmadığı bir yerin nefesini istemiyor bu yürek.
Olmuyor güzelim sensiz yaşanmıyor.
Günüm doğmuyor,hep bekledim geceler bitmiyor…!!
Hüzünler,haykırışlar,ağlamalarım dinmiyor..
Hayat bir türlü seni bana vermiyor..
Göstermiyor,hiç nefesini bile duyurmuyor..
Sanki bana karşı bu yalancı diyar,
Sensizliği bana hep veriyor..
Delice sevdim seni gülüm delice..
Sensizlik bir hançer gibi saplanıp durdu yüreğimde..
Seni görmediğim o her an,
Oradaki yaram hep kanadı,
Hançer acımasızca aynı yere batırdıkça batırdı.
Uykusuzluktan gözlerim hep ağladı.
Ölüm bir kez daha beni yakaladı,
Ne kadar kaçmaya çalışsam da,
Ne kadar yalvarsam da Azrail’e,
Sevdiğimi görmeden alma canımı diye,
Dinlemedi beni, karşı çıktı hep sevgime.
Düşlerde sevdim gülüm ben seni,
Gerçek olmasa da bu hayat,
Tek gerçek seni bildim..
Eğer seni de alırsa bu yürekten,
Azrail’e teslim edeceğim artık bu bedenimi…
 
                                  RÜiçindeki mutlulukları yırttım sen yokken,
Üzülüp her defasında akıtsam da yaşları gözlerimden,
Zamanın beni sürüklediği o ıssız yerlerden,
Göremesem de seni, duyamasam da sesini her seferinden,
Anlatamıyorum yüreğime sensiz yaşama mecburiyetimi..
Rahat bırakmıyor beni yalnızlık, alamıyorum seni hiç gözlerimden…
Duramıyor ağlıyorum hiç hesapta yokken.
Ah! Bir bilsen,çektiğim acıları görsen keşke..
Neden? Diye sorularla yaşadım hep sensizken…!!
Ansızın geliyorsun aklıma, düşünmeden duramıyorum o zaman.
Rüzgarın daldan kopardığı bir yaprak kadar parçalanıyorum zaman zaman..
Külleniyor ateşim söyündü çoktan,
Ağlıyorum her defasında, bile bile seni düşündükçe akar yüreğimden bir kan
Dökülüyor yapraklar, mevsimin sonu bu an,
Artık hiçbir şey kalmadı,rüzgar yağmuruyla aldı her şeyi unutulmadan..
Şimşeğin çakıp ta her yeri aydınlattığı o an,
Issız bir zamana haykırdım seni, kimse duymadan…
Yaşlı gözlerle beni bırakıp gittiğinde,
Anılar kaldı senden,onlarla yetindim her geçen günde..
SENİ SEVİYORUM diye bağırıyordum, her baktığım resme,
Engel olamıyordum gözlerime,kendimi hep hissediyordum kanlı bir çerçevede..
Mutsuzluğun içindeki bir umut kadar büyüdün bende,
İçimde saklıyorum artık seni,bulamasınlar kimse diye..
Ne kadar parçalansa da bu yüreğim, yinede hep kalacaksın bende,
Ebedi silinmeyeceksin bu kalpte,birlikte gideceğiz meçhule…!!! 
RÜZGAR..
 
 
 


Yine senden ayrı bir ses ayrı bir mektup ile,
Bekliyorum rüzgâr sesiyle saatlerce…
Suskunluğum üzerimde,
Yüreğimin heyecanı ile...
Dokunamıyorum, gidemiyorum hiçbir yere.
Uzaklarda esen şu delicesine,
Bana doğru gelen sapmadan hiçbir yere,
Gönderdiğin ileti ile...
Sevindiriyor beni,
Kokunu da çekmiş içine,
Yüzüme üflüyor.
İçime çekercesine
Sürüyorum yüreğime…

Ey sevgili!
Gel artık ne olur dön geri!
Arkada bıraktın seni seven bir deli…
Sensiz bu yürek dayanamıyor ki!
ÇARESİZİM, yaşlarım avutur sensiz günleri.
Yarım kaldım gittiğin günden beri…
Yokluğunda gezer oldum bu şehri,
Elim yoksul, gözlerim yetimdi…
Beni ayakta tutan ise,
Senden gelecek günlerce yeşeren,
Küçücük bir ümit idi…

Sensin beni hayata bağlayan,
Tek gerçeğimsin içimde kalan.
Yüreğimde an be an atan,
Bu ölü cana can katan,
Koca bir sensin kalbimde yaşayan…

Şu halimi kimler anlatabilir ki!
Hangi şair şiirine yansıtabilir,
Hangi ressam resmini çizebilir ki!
Hangi dert, hangi çile bundan büyük olabilir ki!
Yıldızsız bir gece,
Dalgasız bir deniz gibiyim…
Güneşsiz bir gün,
Nefessiz bir şehirdeyim…
SENSİZİM…

Hayallerimle yaşıyorsun bütün bir gün
Ve bütün bir gece…
Düşlerimdesin, ismin dilimde…
Resmin başköşemde,
İzlerim saatlerce…
Doluyor her gece gözlerim
Uykusuzluk yaşları ile…
Karanlığın koyusuna sarılmış
Yaşıyorum dört duvar dört köşe ile…

Hani ellerini tutup ta o masmavi denizi izlerdik ya zamansızca,
Yaşama sevincim artardı sen yanımda olunca.
Gülümseyişini izlerdim dakikalarca..
Okşardım o yanaklarını usulca.
Susar dinlerdim seni sen konuşunca.
O kadar titrerdi ki bedenim sana sarılınca,
Durur kilitlenirdim sonra karşında…
Kalbimin sesi gelirdi kulaklarıma.
Öyle atardı ki hızlıca!
Birde gözlerin gözlerimden ayrılmayınca,
Heyecanım daha da artar,
Susar konuşamazdım bir daha…

Hani çay bahçesinde otururken
İzlerdim ya hep seni!
Karşımızdaki deniz dalgaları
Bozardı sessizliği…
Sen izlerken denizi,
Saklıdan tutmaya çalışırdım ellerini…
Fark ettiğinde ise izin verirdin tutmaya,
Gözlerin gülümserdi…

Güneşin batışını izlerken,
Deniz maviliğini siyaha bürüyordu.
Hava karanlığa soyunuyordu…
Başını omzuma koyduğunda,
Saçların dokunurdu yanaklarıma…
Sonra sarılırdım sımsıkı sana.
Gözlerimi kapatırdım,
Anı ölümsüzleştirir,
Hayalime koca bir yer yapardım,
Oraya saklardım…

Ve şimdi!
O hayalin içindeyim sanki…
Karanlığa hapsolup maziye baktığımda,
O anlar gelir hep aklıma…
Gözlerimin önünden geçerler usulca.
Ağlayarak ta olsa,
Düşlerdim sessiz sedasız…
Hayal de olsa,
Yaşıyordum seninle sanki be CEYLAN GÖZLÜM!
Beklerim gelmeni zamansızca…
BEKLERİM GÖZYAŞLARIYLA…

RÜZGÂR’DAN YAĞMUR’UNA...
 

 

 

bu hayatın onsekizinci sayfasındayım.
okudukça bazen bunalıyor
bazen ise hoşuma gidiyor...
yazış tarzı,kahramanlar ve yaşayışlar etkiler belkide beni
ama en çok ta aşk kelimesi geçen sayfa güzeldi.
heyecan,aşikar,mutluluk,gözyaşı...
hepsi de bir nedenli...
yolun çeyreğindeyim,
belki daha çok var yürümeye
belki de bir adım atsam öleceğim...
her şey aynı;dertler,hüzünler,gözyaşları,mutluluklar...
belki de bana öyle geliyor.
"sen,sen çok farklısın" dediğim zamanlar oldu elbet!
ama sonunda hepside aynı oluyor...
çok yürüdüm diyorum bazen ama
arkama bir bakıyorum ki, bir adım bile atmamışım daha.
 
sayfaları bir bir çeviriyorum.
zaman öyle çok akıyor ki!
durduramıyorum...
sayfanın birinde savaş,
birinde barış,
birinde yoksulluk,
birinde zenginlik...
insan yaşamasını bilirse mutluluğa eriyormuş,
boş geldiyse, dertler, sıkıntılar onu kovalıyormuş.
bu roman nedir böyle?
 
yaşamından şikayetçi olanlar da var.
ama düşünmüyorlar ki,
onlardan bir alt seviyedekilerini..
attığın her adım için şükret!
 
susmak gerekir bir yerde.
nereye kadar konuşacaksın ki?
istediğini anlat,
kimseye duyuramazsın ki...
ne romanlar okudum, mutlulukla bitti,
ne romanlar okudum, bir damla gözyaşı ile sona erdi.
yaşamın sırrını bildin mi,
işte o zaman getirir önüne her şeyi...
bilirsin sebebini...
neden yaratıldığını bedenin,
ellerinin, beynin, ayaklarının, YÜREĞİNİN...
 
sayfanın bir kenarı yırtılmış.
o vakit canım, ne çok şey yaşamış...
işte o an, önüme çıkan her engeli,
vurup kırasım geldi...
bilemedim içimdeki kin kime neye idi...
bu roman ne zaman biter ki?
Haşa isyan değil bu tabiki,
ama yinede, sayfayı tümüyle yırtasım geldi...
bir gül koymuşum arasına,
o da kurudu gitti...
 
örtmek gerekir her yaşadığın kötü olayın üzerini,
örtüpte açmamak gerekir üzerini.
ne kadar açtığında, kalbin kırılacak cam gibi,
paramparça edecek yüreğini...
 
binlerce yüz tanıdım bu sayfalarda.
ama göremezsin ki, kimsenin içini,
"dostum" dediğin kişi bile, dikenli gül atar sana,
ama öyle olduğunu nereden bilecektin ki?
meğer, kimseye güvenmemek gerekmiş.
uyarsa bir kuzu tilkiye,
günahları bir bir dizilirmiş...
 
nerde ve ne durumda olursan ol hiç bir zaman bırakma kendini!
ve hiç bir zaman kaybetme içindeki seni...
 
unutmak istedim geçmişi,
istemedim geleceğimi etkilememesini,
her okudğum sayfa da mutluluk, en ücra köşelerdeydi.
oldu elbet yaşadığımız kötü olaylar,
ama hepsi dünde kaldı şimdi...
bilelim hayatımızın değerini!
 
bu hayat üç günlükse eğer,
ne kadar yaşta olursak olalım,
hayat, her şeye rağmen yaşamaya değer...
 
RÜZGÂR...
 

Yine yağmur yağıyor,
Yine karanlığa mahkûm,
Yine acılar içindeyim bu gece…
Odam derin bir sessizlik içinde,
Dışarıda sadece yağmurun sesi,
Vurdukça vuruyor damlalarını pencereme.
Gökler öyle bir ağlıyor ki!
Sanki sevdiğini kaybetmiş özlemişçesine..
Bir gün daha geçiyor sensiz,
Bir gece daha…
Karanlığın sessizliğini bozuyor kalbimin sesi.
Öyle atıyor ki! sanki ölümüm bu gece..
Yalnızlığa gözlerimi her kapattığımda,
Gözlerin geliyor hep karşıma.
Ellerimin ellerini tutmak istediğinde,
Kaçıyor benden seninle birlikte..
Bir şimşek çakıyor..
Ve bir şimşek daha…
Şuan hissettiklerimi dışarı atabilsem keşke!
Anlatabilsem yağmura beni dinler mi?
Gökyüzü, hayattaki tüm acıların yaşlarını akıttığı gibi,
Benim gözyaşlarımlada birleşmek ister mi?
Paylaşmak ister mi yaşlarını benimle?
İçimdeki tüm dertleri alıp ta götürür mü?
Yine dayamışım başımı duvara,
Yine seni düşünüyorum bu gece…
Bu gece diğer günlerden çok farklı sanki!
Acaba bu karanlığa güneş doğmayacak mı?
Kuşlar bu sessizliği bozmayacak mı ??
Denizlerin dalgaları karaya vurmayacak mı?Bu gece neden bu kadar farklı?Neden rüzgâr, yağmur damlalarını cama bu kadar sert vuruyor?
Ölümün kokusu neden burnuma bu kadar çok geliyor?
Acaba artık seni göremeyecek miyim?
Seni bir daha sevemeyecek miyim?
Ey yalan dünya !!
Bana bir kez olsun gülümsemedin,
İzin ver sevdiğimi ölmeden göreyim!
Ölümü bu kadar yakın hissetmişken,
Bırak sevdiğime iki çift söz söyleyeyim!
Bırak son nefesimi onun yanında vereyim!
Haykırayım yüzüne,
SENİ SEVİYORUM diye…
Ey sevdiğim !!
Seni sevmelere doyamadım…
Sana dokunmaya kıyamadım…
Seni düşündükçe sevgim bir kat daha arttı..
Ama bu gece son gireceksin kalbime…
Neden bu gece bu kadar uzun geçiyor!
Acaba gözlerimi kapasam, hemencecik sabah oluverir mi?
Neden bu gece bu kadar karanlık?
Acaba küçücük bir ışık buluna bilinir mi?
Neden yalnızlığın sesini net duyabiliyorum?
Acaba yalnızlık bu kadar içime girdi mi?
Bu gece ilk defa bu kadar çok korkuyorum..
Yalnızlığın en koyusundayım bu gece…
Ve bu gece sensizliğin son gecesi,
Karanlık aldı hançerini,
Ve bu gece,
Elveda GÜZELLER GÜZELİ….!!!!
RÜZGÂR.. 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kal 
Söküp attım yaşadığım bu sensiz günleri,
İzledim o günlerde içimdeki can çekişleri.
Yırttım bu günü, yine sensiz geçirdim,
Yokluğun kanatır kalbimi,
Ah! Duyabilsem bir yudum sesini...
 
Anıları yaktım, yıktım tüm engelleri,
Ne varsa attım çöpe tüm geçmişi…
Sustum, ne olursa boyun eğdim, sabreyledim,
Sildim her şeyi içimde ne varsa hepsini.
Sardım savurdum rüzgâra, döktüm yollara kırık dökük kalbimi…
 
Ne kadar kolay söylemek değil mi?
Oysa yapamadım hiç birini…
Ne silebildim geçmişi, ne de savurabildim her şeyi…
Şimdi sensiz yine bir hazin içim,
Ne unutabildim hepsini, ne de örtebildim üzerini…
 
Her şeyi bir kenara bırak ta,
Sevdim, sevdim işte seni…
İçim bir cemre şimdi...
  
RÜZGÂR
 
 

 



Olmuyor işte!
Yapamıyorum…
Ne seni düşünmeden bir an durabiliyorum,
Ne de sensiz yaşayabiliyorum…
Yokluğunda aldığım her nefesim haram.
Yürüdüğüm tüm yollar engelli
Yüreğimden akan kanlar ile aşmaya çalışıyorum hepsini
Ekmeğim, suyumsun sen benim
Ve şuan aç ve çok susuzum, seni istiyor kalbim…
 
Kaderin bana inadı sanki
Güldürmüyor hiç ıslak yüzümü
Geri kalan bu ömrümü
Sevdiğimle geçirsem, ona çok olacak sanki
 
Gülmenin, sevinmenin, eğlenmenin…
Ne demek olduğunu bilirsin.
Ben unuttum işte…
Sen, o soğuk geceleri,
Gökyüzünün ağladığı,
Kızmışçasına çaktığı şimşekleri,
O gürültülü günleri,
Bilir misin?
Karanlığın en zifiri kollarında,
Yokluğunda,
Ben böyleyim işte…
 
Sana o kadar çok muhtacım ki!
Aşağılandım yalnızlıktan.
Korktum hep sessiz karanlığından.
Boyun eğdim şu sensiz hayata.
Ölüm bile basit geliyor artık bana…
 
Kurudu yaşlarım, akmıyor artık.
Çaresizliğim sızlatıyor sadece parçalanmış yüreğimi.
 Zaten alıştım bu yalan hayatın yüzüne,
Çabalayacak gücüm de yok artık…
 
Gün geçtikçe deliniyor bu yürek, yokluğunda.
Ne zaman tüm dertli şarkıları dinlesem,
Ne zaman bu yalnızlık sokaklarında yürüsem,
Ne zaman güneşin batışını seyretsem,
Yıldızlarla ne zaman gecemi geçirsem,
Ne zaman ağlasam, çıldırsam, delirsem,
Sadece sen varsın aklımda… 
 
Duyulmuyor artık haykırışlarım.
Yetmiyor delicesine ellerimi açıp semaya bağırdığım bu çığlıklar,
Bu ihtiraslarım yetmiyor…
Bu hayat yolcuğu yordu kalbimi
Bu şehirde artık yalnızım…
 
Konuşamıyorum hiç…
Dilim susmuş, yüreğim susmuş, gözlerim susmuş…
Güçsüzlüğüme bir kez daha yenildim…
Şu dört duvarın üzerime gelmesi,
Sessiz çığlıkların yüzüme bağrışları,
Her şeyin yüzüme bir suçlu gibi bakmaları yok mu?
İşte o zaman dünya başıma yıkılıyor sanki.
Bedenim ölü, ruhum paramparça…
Sana o kadar çok hasretim ki!
Dilimden çıkan sadece iki kelime;
Seni seviyorum!
Evet!
Sadece bu iki kelime çıkıyor
Yüreğimden de…
Seni seviyorum!
Ne güzelmiş söylemek…
Küçücük bir teselli verdi içime sanki.
Yıllardır, ilk defa ağzımdan çıkıyor bu iki kelime.
 Ve yüzüm ilk defa bir tebessüm gösterdi söyleyince.
Birde senden duymak bu iki kelimeyi,
Bilsen nasıl sevindirirdi beni…
 
O kadar çok özledim ki sesini,
O gülümseyişlerini…
Bir film gibi geçiriyorum aklımdan seni.
Ve hala aç,
Hala susuzum…
Senden hiç vazgeçemiyorum.
Gözlerin bir türlü çıkmıyor gözlerimden.
Yüzün, son görüşümdeki an gibi,
Hala hayalimde,
Ve hala aşığım sana…
İlk günkü gibi…
 
Sensiz olmuyor sevdiğim!
Hala ağlıyor bu yüreğim…
Sana bağlanmış artık bu kalbim.
Bundan sonra ne sensiz yaşayabilirim.
Ne de senden vazgeçebilirim…
Sonsuzluğumsun benim
Ruhuma işlemişsin bir kere
Seviyorum seni delicesine
Ve şunu unutma ki sevdiğim!
Kalbimdesin ölümüne…
 
YAŞAMADIM HİÇ
Hiç bilmedim o heceyi yaşamayı…
Hele sevmeyi…
Sevdim elbet, ama doğayı, insanları…
İzlemedim hiç canan ile güneşin batışını,
Ya da maviliğe haykırmadım çıldırasıya.
Sabırsızdım, sinirlenirdim bir şeyi yapamayınca.
Tek yürekle yandım, kaldım sanırdım ortada…
Ne insanlar geldi de hayatıma,
Sürüp gitti zamanım suda…
Bir dostum dediler ki, arkasında koca bir karanlık.
El verdim sevdiler, el uzattım arkasını döndüler.
 
Anlamadım bu hayatın anlamını.
Bu yolculuğa çoktan başladığımı…
Gözüm mü kapalıydı da ayağımı yakan engelleri göremedim
Bilemiyorum…
Savruldum rüzgârında bir oyana bir bu yana.
Ama sustum yinede bıraktım zamana…
Ne dünler geçti de geriye bir tek eser kalmadı.
Gecelerce düşünmedim yıldızları izleyerek…
Ufka dalmadım hiç yağan yağmurla, akan damlalar ile…
Gezmedim hiç çöllerde,
—ve içmedim suyu kana kana böyle…
 
Gözlerim kapalıydı her şeye…
Yalnızlık hiç almadı beni koynuna,
—ve boğmadı hiç karanlığıyla…
Sebebim olmadı hiç yaşamak için.
Görmedim hiç kimseyi ve sevmedim hiç…
Günün üzerine yorgunluk düşmesiyle uyuduğu anlarda,
Gezmedim hiç o loş ışıkların altında…
 Seyretmedim martıların denize düşen kanadını,
O bağrışlarını…
Çarpmadı beni hiç o delicesine sevgi.
Delicesine bağlanmadım susanan yâre…
 
Yaşamadım hiç o dört duvarın üzerine gelişini,
İsyanlığı…
Beklemedim kimseyi, günlerce yollarını gözlemedim.
Her dertte zarar vermedim hiç kendime…
Koklamadım hiç gül, nasıl kokar bilmedim.
Atlamadı yüreğim korkuyla değil heyecanla…
Islanmadım aşk kokan yağmurların altında.
Görmedim kendimden başka kimseyi aynada…
Gün geçtikçe, dolmadı gözlerime yaşlar.
Hiç düşünmedim bir köşede ölmeyi, bu gün ne çok yıldız var…
 
 
 
Atmadım taşı böyle uzağa kadar…
Koşmadım ellerimi açarak sevdaya,
Ve tükenmedi hiç içimdeki yaralar…
Susmadım aldana, beni aldatan hayata,
Götürmedi korkulara beni bu hırçın dalgalar...
Dert yanmadım hiç uçan kuşa…
Olmadı hiç içim paramparça bu kadar.
Öpüp öpüp ıslatmadım yaşlar ile bir vesikayı,
 Duvardaki çerçeveler hep boş tu boş kaldılar.
Ne sevmeyi bildim nede yaşadım aşkı Allah’ına kadar.
Ta ki seni tanıyana kadar…
 
RUZGAR
 
 
 
 
 
 
    • Ne yıldızları istiyorum gece yarılarıma,ne güneşi istiyorum karanlığıma...Çok değil,yalnız seni istiyorum yalnızlığıma Jasminimm...
      BENİM İÇİN HER ŞEYDEN DEĞERLİSİN...
  • >>SANA SIRILSIKLAM AŞIĞIIMM YASEMİNN <<
     
      •  
  • JASMİNİM

    Seni ister bu yüreğim,

    Sana aşık bu deli kalbim!
    Ben yalnız senin serserinim...
    Benim suyum ekmeğimsinnn...
    Seni ölümüne seviyorum.!

    Parçamsın benim,bedenimin diğer yarısısın...
    Gözlerim sen,ellerim sen,ruhum sen...
    Sen bensin,bende sen..
    Sen Benimsin,Bende Senin...
    (B) MELEĞİMSİN BENİM (Y)

     

     









SENİ SEVİYORUM YASEMİN






















Bugün haziranın on beşi
Yalnızlığı iliğime kadar hissettiğim gün
Kalbimi darağacına attığım
Gökkuşağını simsiyah bir buluta benzettiğim gün

Bugün haziranın on beşi
On kere vurulduğum
Kahpe kurşunların hedefi olduğum gün
Bugün yalnızlığı iliğime kadar hissettiğim gün

Bugün haziranın on beşi
Her şey bana O’nu hatırlatıyor
O’nu öptüğüm, sımsıkı sardığım,
Saçlarını okşadığım günü hatırlıyorum
Sinirimden kaskatı kesiliyorum

Bugün cehennemi yaşadığım gün
Kapkara gökyüzünün altında
Çağlayanları kükreyen yanardağlara
Gülü dikene benzettiğim gün
Çünkü bugün sevgiyi ve sevgilimi kaybettiğim gün
Bugün haziranın on beşi




 


Gözlerin güneş gibi parlıyor
Hissetmediğimi sanıyorsun
Yaşına veriyorum küçüğüm
Çok sevgiler yaşayacaksın

Yaşın henüz daha on üç
Senin ki sevgi değil çocukluk
Sınıfında ki kızlar, onlar da senin gibi çocuk,
Sizin ki sadece çocuksu bir sevgi küçüğüm…

Sevgiyi bir kenara bırakıp
Derslerine ver kendini
Delikanlı olduğunda çok kızlar tanıyacaksın
Bu günleri anıp güleceksin küçüğüm…

Bırak şu msn yi, derslerine ver kendini
Seneler geçtikçe yeni yeni sevgilere yelken açacaksın
Daha çok küçüksün bebeğim çok…
Yaşın henüz daha on üç…





































 

 

 

BÜLBÜLLERİN ÖTME ZAMANI

Nisan..

Bülbüllerin ötme zamanı geldi.
“Seherde ağlayan bülbül / Sen ağlama ben ağlayım” diyen Aşık Veysel’in yanık sesinde bülbül olmak var ya başka birşey:“Ötme bülbül ötme bülbül/ Derdi derde katma bülbül / Benim derdim bana yeter / Bir dert de sen satma bülbül!”

Aşık Veysel bu..
Dizelerine vurunca çarpılıyorsun.
Bülbülleri hep kafeste oldukları için..
Acı acı öterler diye düşünürdüm.
Meğer,
Onca uğraşlarına rağmen kimseyi memnun edemezlermiş.
Yüzlerce türkiye konuk olmuşta..
Bulan sızlatmış,
Ağlatmış bülbülü.
Kavuşma ve çırpınış.
Sen git bülbül ol.
Sonra da gidip bir güle aşık ol.
Şiirler,


Efsaneler,
Masallar dökülsün.
Hepsinde de gülün dikeni gelsin sana batsın.

Efsane bu ya: Gülün rengi eskiden kırmızı değilmiş. Bülbül ise güle âşıkmış. Gül, kendisi için yanıp tutuşan bülbüle hiç yüz vermiyormuş. Bu duruma dayanamayan bülbül gidip gülün dalına konuvermiş. Dikenler bülbülün gövdesine batınca akan kanlar gülün dibine dökülmüş ve kanlar gülün köklerinden ve dikeninden damarlarına geçmiş. Gül, o günden sonra kırmızı açmaya başlamış. İnsanoğlu da bu ne güzel kırmızı güldür demiş.

Bütün güzellikler acıdan geçecek ya..
Bir yerde sızlayacakya bir şeyler.
Hadi gelde kırmızı güle bak şimdi.
Kimbilir hangi bülbülün kanı aktı.

Bülbüller nisanda ötmeye başlıyor da..
Ne zaman mı susuyor.
Dutlar olduğu zaman.
“Dut yemiş bülbüle döndüm” sözü bunun üzerine söylenmiş.
Duttaki bir madde bülbüllerin sesinin kısılmalarına neden oluyormuş.

“Ötme bülbül ötme bülbül/ Derdi derde katma bülbül / Benim derdim bana yeter / Bir dert de sen satma bülbül!”
AŞIK VEYSEL

 

 



 
gül goncaya durdu….

 

sen bir gül olsaydın
ben bülbül olurdum
dolanır dururdum başında
üşüdüğünde kanatlarımla sarardım
gözyaşı olur akardım kopardıklarında
kaybettiğimde,
bıkıp usanmadan arardım
dağlara, taşlara, kuşlara, ağaçlara,
dünya döndükçe seni sorardım

sen yağmur olsaydın
ben bulut olurdum
şimşek olur çakardım
tufan olur fırtınalar koparırdım
dalga olur savrulurdum derya – deniz
ateş olup yakardım dünyayı
dokunduklarında sana

sen bir gül olsaydın
meltem olur yaprağını okşardım
rüzgar olur ardınsıra koşardım
seninle güler, seninle ağlardım
seninle ölür, seninle yaşardım
ecel geldiğinde ömrümü bağışlardım


gül goncaya durdu
geldi geçti baharlar
buram buram bir ayrılık
toprak sardı, her seferinde çileyi
toprak yârdı,toprak candı
ölümde toprak vardı
buram buram ayrılık
gül goncaya durdu
döndü güneşe filiz
bülbüle ferman dikene sitem vardı
sinede ümit
dolu vursa bağlar ağlar
bahçevan kesse bülbül ağlar
diken diken içim yanar
gül goncasına titrer
baharını bekler
bülbül seheri…
bülbül firari
acılar misafir..
ümitler yerli
kimsecikler bilmez
gülün halini
gül goncaya durdu
bu bir kıyam değmeyin

gülün ömrü az
kokusu ibadet,mevsimi yaz
yaprağına cemre düşse
incinir…
gül, bahçende incidir
her kışın ölür, baharda doğar gül
gül goncaya durdu
sükûti bülbül
bu bir dönüş aslına gül
S.ALGAN
 
 
ÇİLELİ BÜLBÜLÜN VEFASIZ GÜLE AŞKIEllerle o zevk etdi ben âteşlere yandım
Çektim o kadar cevr ü cefâsın ki usandım
Derlerdi kabûl etmez idim, şimdi inandım
Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül!

 


Senden güzelim çare bana kat’-ı emeldir
Etsen dahi
ülfet diyemem ellerle haleldir
Ağyâr ile gezsen de gücenmem ki meseldir
Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül!


Gördüm açılırken bu seher goncayı
hâre
Sordum n’ola bu
cevr ü cefâ bülbül-i zâre
Bir âh çekip hasret ile dedi ne çâre
Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül!
 
Gönül Bülbülü
dostluk nedir blmeyen
aşk bağında gezmeyen
bir gül bile dikmeyen

sahrada kum çölüdür
yaşayan bir ölüdür
Gül gülüşlü sevgili
gönlümün bülbülüdür

Güzelliği görmeyen

Bîgâne-edadır bilir ol âfeti herkes
Ümmid-i visal eyleme andan emelin kes
Beyhûde yere âh u figân eyleme Nevres
Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül…

Gül edebiyatımızda sevgilinin yerine kullanılan bir mazmundur.(Kalıplaşmış söz) Rengi, kokusu ve tazeliğiyle; al yanaklı, kiraz dudaklı, yeşil elbiseler içindeki güzel kokulu sevgiliye benzetilir. Gülü seven ise ufak tefek boyu ile bülbüldür. Bülbülün dili güzel kullanması (güzel ses çıkarması) ve sürekli sevgilinin yanından ayrılmayıp çapkınlık yapması nedeniyle, gül de gönlünü o kadar güzel kuş dururken ister istemez buna kaptırmıştır. Gül ve bülbül edebiyatta aşkın sembolüdür. Şâirlerimizin çoğu bunlarla aşkını dile getirir ve şâirlerin hepsi aslında birer bülbüldür. Gülün yaprağı, dalı, fidanı ve kokusu güzeldir. Bülbül, sabah rüzgarı (saba) ile gülün yanına gider ve başlar güzel sesi ile onu övmeye ve ona olan aşkını dile getirmeye. Gül de ona karşılık vererek yavaş yavaş uyanarak gülümsemeye (açmaya) başlar. Bülbülün sabahları çok ötmesinin nedeni herhalde aşkına az da olsa bu gülümsemeyle karşılık bulmasıdır.
Edebiyatta sevgilinin acı ve ıstırap vermesi başta gelen özelliğidir. Zulüm ve eziyette onun
Sınırı yoktur. Gönlü taştır âşıka yâr olmaz, merhametsizdir. Kan içmekten zevk alır. Gül bunu bildiği için zavallı yanık sesli bülbüle eziyet eder. Onun kanını içer. Sivri ve binlerce dikeniyle bu âşığı ayaklarını kanatır ve kanını içer. Hatta gül, renginin kırmızı olmasını bu içtiği kana borçludur. Bülbül güzel sesi ile aşkı en güzel şekilde anlattığı için insanlar bundan faydalanmak istemiş ve tuzağa düşürülen çılgın âşık kendisini demir parmaklıklar arasında buluvermiştir. Daha önce sevgilisinin az yüz vermesine bir de bu ayrılık eklenince kafeste daha dertli ve güzel ötmeye başlamıştır. Ne çekmişse dilinden çekmiştir. Ah vatanım, vah vatanım diyerek ötmesinin altında sevgilisinden ayrı olması yatmaktadır. Bütün büyük aşklar gibi, gül ile bülbülün aşkı da birbirine kavuşamadan bu fani dünyada ayrı olarak noktalanır. Tıpkı Mecnun’un Leylâ’ya, Kerem’in Aslı’ya, Ferhat’ın Şirin’e kavuşamayıp aşk ateşleri içinde ölmeleri gibi. Gül, güzel ve çekici olmasına rağmen çok çabuk solar ve ölür. Aşık da çok çile çektiği için hayatı tadını alamadan ömrü çabucak geçer.
Kırmızı gül Tekke Edebiyatı’nda aynı zamanda Peygamberimizi de çağrıştırır. Gül, kokusunu Peygamberimizden aldığı da söylenmektedir. Gerek Klâsik (Divan) Edebiyat’ta gerekse Halk Edebiyatı’nda gerekse Tekke Edebiyatı’nda “gül” en çok sözü edilen çiçektir.
Bahar mevsiminin diğer adı “Gül Mevsimi, Aşk Mevsimi”dir. Bahar; insanların ve tabiattaki diğer canlıların birleştiği ve yeni bir hayata başladığı mevsimdir. Herkesin zevk aldığı bu mevsimde bülbül mutsuz ve umutsuzdur. Bülbül hiçbir zaman güle olan aşkı kadar karşılık alamamıştır ve alamayacaktır. Gül karşılık verse aşk biter. Sevgi yok olur. Güzel şiirler yazılamaz. Sevgili bunun için aşığa karşılık vermez, başkalarıyla çıkarak ona ıstırap vermeye, çile çektirmeye devam eder.
Edebiyatımızda Gül ile Bülbül’ün aşklarını en güzel anlatanlardan biri de Osman Nevres’dir. Şairin Sakız adasındaki on yedi yaşında, taze yeni parlayan ince uzun boylu, çocukluk aşkı Rum kızının sonradan hayaliyle yanıp tutuştuğu zamanda yazdığı söylenen yalın ve duru bir anlatımda gönlü yaralıyken kaleme aldığı şiirini şu dörtlükler bu edebiyatımızın yüzyıllardır işlenen hayali aşkı en güzel anlatıyor herhalde:


Senden bilirim yok bana bir fâide ey gül
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
Etsem de
abes

dir sitem-i hâre tahammül
Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül!

 

 

 



 

 

 





Gül dalında öten bülbülün olsam
Ötsem yanık yanık gönlüne dolsam
Aşkını dilesem kalbimi sunsam
Ne olur uğruna sararıp solsam
Baharım çiçeğim güzelim sevgilim
Sar beni kollarında canım diyeyim…
Bir kuş olsamda pencerene konsam
Aşkın şarkısı sana okusam
Göğsünde yatsamda biraz uyusam
Elemi unutsam neşemi bulsam
 
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül…
 
Gül ile Bülbül Aşk-ı Sevdası

aşık ettik bülbülü bülbül gitti asık oldu maşuk güle

asırlardır gül suskun yazık oldu gamlı bülbüle
gül hep nazlı ve edalı idi
tüm dert ile cefayı yazık o bülbül çekti
kim diyorsa aşk ölür yanılır bunu bil
o ateşi aşk düştü mü sevmemek yanmamak elde değil
her bahar gülistanda bir gül açılır ve bekler
bir kanat sesi duyulur ve kavuşur sevgililer
gül ile bülbül aşkı imkansızdır
bülbül gülü koparsa gül mahvolacaktır
bülbül kıyamazdı koparmaya
aşkı solacaktı
bülbül sadakatle gülistanda kaldı
aşık olduğu güle aşk nameleri şakıdı
bülbül çırpınırken aşkı-sevda ile
gül bülbülü hiç umursamazdı biran bile.
gül bülbüle olan aşkından sarardı soldu
bülbül güle aşkından perişan oldu
bülbül en içli şarkılarını söyledi
baharda açılacak aşkını her daim bekledi
bülbül iste bu yüzden içli icli sakır
gülün kokuları etrafa yayılır.
baharda güller açılır
sevgililer barışır.
Gül









"Kendine iyi bak" bir veda değil elveda cümlesidir çoğu zaman. O üç kelimeden çok daha fazlasını gizler içinde... "Kendine iyi bak." Çünkü bundan sonra ben yanında olmayacağım. Olamayacağım. ıstesem de istemesem de. Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmanı istiyorum. Olur da bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum.

Kendine iyi bak derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla söylerler bunu. Çünkü onlari ayırmak, eti tırnaktan ayırmak gibidir. Kolay kolay kopamaz onlar, süreç çok acı vericidir, yürek parçalayıcıdır. Her seferinde azalan umutlarla geri döner ve yine "Kendine ıyi Bak" gözleriyle ayrılırlar. Ta ki umut da, sevgi de tükeninceye kadar. Ta ki son elveda mezar sessizliğine bürününceye kadar.

Kendine iyi bak derler ve giderler... Biliyorum çok kanayacaksın ama daha iyisini yapamıyorum; diyemedikleri için kendine iyi bak derler. Vicdanlarını rahatlatmak için kendine iyi bak derler, çünkü o kan uzun süre akacaktir ve o yara asla kapanmayacaktır, bilirler... Kendine iyi bak derler ve giderler...

 
  LÜTVEN YORUM YAZIN TSK
Bilgileriniz sistemimize kaydedilmektedir.
WebUzmanı


Web Tasarım Dersleri Resimlere Border Ekleme Ders 10

ekle

YAZILARINIZI BURAYA YAZIN

 
 
AGLA KALBIM AGLA

sitene mouse kodu ekle-motor yarışı oyunları
her hakkı saklıdır - 2010
®


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol