BENIM DÜNYAM HPS GELDINIZ IYI EYLNCELER


   
  biriciyim2434
  KIRMIZI GÜL DEMET
 
Feedjit Live Website StatisticsImage Hosted by ImageShack.us

Myspace Codes & Myspace Code

Myspace Codes & Myspace Code

Myspace Codes & Myspace Code

Image Hosted by ImageShack.us
    •  
    SIIR
  • Arkadaşlarım

    Sohbet

    Image Hosted by ImageShack.us

    Bağlantılarım

    5/3/2008 · Kategori: SIIR , Şiir

     

               

    Üzerime devirip dağ gibi hüzünleri
    Böyle çekip gitmek var mıydı ?
    Var mıydı böyle bitirmek ?
    Hani söz vermiştik birbirimize ?
    Kaç zaman geçti aradan
    Sen yoksun !


    Sana sığındığım geceler
    Alevleri gökyüzünde
    Bir kumsal ateşiydi günahları yaktığımız .
    Ve kan rengi şarapla yıkanmış
    Bir hasret şimdi göğsümüze taktığımız .


    Bilirim dönmeyeceksin artık !
    Uzun zaman oldu
    Belki çoktan unuttun .


    Adın kaldı soğuk duvarlarında odamın
    Sigara paketlerinde şiirlerin
    Resimlerin bana gülen ,
    Cüzdanımda saç telin .


    Bir veda o geceden aklımda kalan
    Kekremsi bir tat
    Bir med cezir yüreğimde
    Ben vurgun yemiş bir yaralı
    Gemiler bana taşır bütün aşk yorgunlarını


    Sen yoksun ...


    Hayatımın ilkbaharında tanısaydım seni
    Yasak umutlara ve acılara inat
    Buruk bir şarap tadında olsaydı sevdamız
    Yıllandıkça güzelleşen
    Ve sen şiirler okusaydın geceleri
    Saçlarımı okşarken .


    Ellerimi tutsaydın ansızın
    Yüreğim eriseydi gözlerinde
    Yansaydım ateşinden .
    Sen ağlasaydın mutluluktan


    Ben ölseydim
    Yalnızca beni sevdiğini bilseydim .
    Seviyorum deseydin
    Bi kere söyleseydin
    Yanmazdım


    Yanmazdım böyle çekip gitmeseydin ...
    Bir veda o geceden aklımda kalan
    Bir günah, belki yasak
    Yanımda olsan şimdi, hiç konuşmasak
    Ağlasak bin kere pişman olsak
    Sonra yine bozsak yeminleri
    Sarılsak sımsıkı
    Öylece kalsak ...


    Gittin ...


    Kimbilir kaç deli sevda sığdırdın yüreğine
    Işığa üşüşen pervaneler gibi sardılar seni
    Körkütük aşkların ortasına düştün
    Yalanların pençesine .


    Belki birgün, bir gece
    Dar bir vakitte belki
    Hiç beklemezken seni gelirsin diye
    Ben hâlâ burdayım
    Sen yoksun !


    Şebnem Kısaparmak

     

    Kalıcı Bağlantı Yorum (0) Yorum yaz!

    5/3/2008 · Kategori: SIIR , Şiir

     

                   

    Yağmur ol, derinden ve sessiz yağ üstüme
    Serinliğin, bırak işlesin iliklerime
    Şarkılar biriksin ayaklarımın gölgesine
    Damla damla aksın coşkun denize

     

    Yüreğim yorgun umutlar biriktiriyor
    Bir gölge izliyor derinden ve sessiz
    Bulutlar ihanet safları kurmuş
    Ağıyor yeryüzüne, ıslanıyorum


    Aralıksız damlalar vuruyor yüzüme
    Kan revan gözlerim suda boğuluyor

    Sözler diziliyor boğazıma
    Susuyorum derinden ve sessiz


    Islıklar karşılıyor dönüşümü
    Rüzgârın savurduğu bulutlar gibi
    Savruluyorum şehirden şehire

    Şehirler, ıslak bir akşamda


    Yavru ceylanı bekleyen avcılar gibi
    Eller tetikte izleniyorum
    Yağmur yağıyor, ıslanıyorum dolu dolu
    Bir gölge izliyor derinden ve sessiz


    Ağlıyorum, ellerim başımda

    Ah deniz, bütün suç senin
    Unuttun beni bir sahilde
    Bir gölge izliyor derinden ve sessiz


    Islak bir yağmur zamanı
    Islanıyorum, damlalar vuruyor yüzüme
    Kan revan gözlerim suda boğuluyor.

     

    Mahmut Kuru

     

    Kalıcı Bağlantı Yorum (0) Yorum yaz!

    5/3/2008 · Kategori: SIIR , Şiir

     

       

    Mavi bir günde ölmeliyim
    Önce gözlerinde gömmeliler beni
    Sonra yüreğinde
    Adını her andığımda mavi olmalısın.
    Maviler içinde olmalısın
    Ve ben maviler içinde bulmalıyım seni

    Gözlerini kıskanmalı mavi adına olan her şey,
    Herkes maviden sevdalar yazmalı çam ağaçlarına
    Adını her andığımda mavi mavi yaşlar akmalı gözlerimden
    Dumanı ben, ateşi sen olmalısın gözlerimin
    Ve ben mavi bir günde ölmeliyim

    Mavi mavi sevdim seni
    Önce gözlerimdi seni seçen sonra yüreğim
    Mavi bir umuttu aslında yüreğimde
    Mavi gözler, mavi gece, mavi sevda
    Böyle yaşanılası, böyle yaşanmaya deger
    Mavi bir günde ölmeliyim
    Her yer masmavi olmalı
    Beni mavi bir gecede vurmalısın
    Ve beni mavi bir gecede bulmalı yanlızlıklar.

    (Mavi Umut)

     

    Kalıcı Bağlantı Yorum (1) Yorum yaz!

    5/3/2008 · Kategori: SIIR , Şiir

     

    "Her şey siyah beyazken
    Ben mavi bir düşte gezindim
    Konuk oldum uykularına
    Gördüğün her rüyanın içindeyim
    Gördüğün deniz miydi
    Ben o denizin martısıydım
    Bir ormanda mı yürüyordun
    Ben o ormanın en ulu ağacıydım


    Sen bir dağın tepesinde görüyorken kendini
    Ben dorukların beyazlarındaydım
    Sonsuz hasret ateşiydim ben, her gece kapında yanan
    Sen bile söndüremezdin beni


    Çünkü hasretin sen varken bile sönmeyendendi
    Kolaydı sevmeler ben imkansızı seçtim
    Ne kadar yakınsan o kadar uzaktın benden


    Elimi uzatsam tutabilirdin
    Ama bir o kadar da ulaşılmazdın
    Kaçanlardan değildim ben kaçmadım


    Ben yüreğimin sesini dinledim ve aslında yüreğim SENdin
    Her sözcüğü denedim seni anlatmak için
    Her sözcüğün üstünde durup bin kez düşündüm
    Ya onlar anlatamadı seni yada sen onlara yetmedin


    Ben ki bu kadar konuşmayı seven
    Böylesine laf cambazı bir tek seni tarif edemedim
    Sözcükler yetmedi ya renklere sarıldım bende
    Bir tek mavi anlattı seni maviye yakışan SENdin


    Ne kendimi sakladım nede sözlerimi
    Duygularım içtendi seni kendimi sever gibi sevdim
    Tutkuyla bağlandım ama sevda senin tutsağın değildi
    Ben özgürlüğüme düşkündüm ve özgürlüğüm SENdin


    BU DÜNYADA ALDIĞIM TATLI BİR HUZURDUN


    Uçsuz bucaksız yollarda koluma takıp yürüdüğüm SENdin
    Gecemi aydınlatan mehtap aradığım yar SENDİN
    Sen şarkıların tadıydın ben her şarkıda seni dinliyordum


    Dinle ey YAR :


    Sana bağımlı olmadan büyüttüm bu sevdayı içimde
    Sen olsan da olmasan da büyümeye devam edecek bu sevda
    Sevmişim bir kere seni bunun sonu yok
    Seni özlemeyi de sevmeyi de en çok ben bilirim


    Hiç yakınmadım bundan
    Üstelik, kavuşmama ihtimali işlenmemiş soğuk bir taş gibi önümde dikilip dururken
    Sana dokunamamak böylesine yüreğimi acıtırken yinede bil ey YAR:

    BİL Kİ BEN YÜREĞİMİ ACITAN BU YARAYA İNAT DOKUNMADAN
    ÖZLERİM SENİ YILLARCA…"


    anonim

     

    Kalıcı Bağlantı Yorum (0) Yorum yaz!

    5/3/2008 · Kategori: SIIR , Şiir

     

          

    Şayet ayrılığı seçiyorsan,giderken her şeyi de yanında götüreceksin…


    Geriye hiçbir şey kalmayacak,ardında hiçbir şey bırakmayacaksın…


    Ne söylenmemiş sözler kalacak, nede yaşadığın güzel anlar…


    Büyük olmalı ayrılıklar…


    Uçsuz bucaksız,dursuz duraksız…


    Ne aklında tuşlara uzandığında hatırlayacağın telefon numaraları olmalı nede yollar bir daha kesişmedi.


    Ne bir anıya yenilmeli ne de bir dizeye…


    Şarkılarsa göz pınarlarına değmemeli…


    gidiyorsan şayet,delikanlıca yakacaksın köprüleri,dönüp bakmayacaksın ardına son bir kez de olsa…


    Belki geri dönerim diye işaret koymayacaksın geçtiğin yollara…


    Ayrılığı seçiyorsa eğer insan;şiirler okuyunca unutulmalı,hasret dokununca gülümseyebilmeli…


    GİDİYORSAN ÖYLE BİR GİTMELİSİN Kİ;AYRILIK BİLE GURUR DUYMALI SENİNLE…


    Gidiyorsan öyle bir gitmelisin ki;içimde sen diye bir şey kalmamalı…


    Gidiyorsan öyle bir gitmelisin ki;sensizlik diye biri olmamalı…


    Gidiyorsan öyle bir gitmelisin ki;

     

    BENİDE GÖTÜRMELİSİN YA DA GÖMMELİSİN DERİNLİKLERE…







     
























     

    KEŞKE SEVMESEYDİM


    YANGINLAR VAR İÇİMDE
    FIRTINALAR KOPUYOR SEN YOKSUN DİYE
    AYRILIK TRENİ ÇOKTAN KAKMIŞ BE GÜLÜM
    SEN BİNİT GİTMİŞSİN BE HASRETİM


    BİLİRİM DÖNMEYECEKSİN GERİ ARTIK
    BAKMAYACAKSIN GÖZLERİME
    TUTMAYACAKSIN ELLERİMİ
    SENİ SEVİYORUM DEMİYECEKSİN BANA ARTIK
    GÜLÜM SEN O TRENE ÇOKTAN BİNMİŞSİN


    SENİ ÖYLE SEVMİŞİMKİ SAZIMIN TELİNE
    YÜĞERİMİN TAAA İÇİNE
    AHH GÜLÜM AHH



    BÖYLEMİ OLMASI GEREKİYORDU
    GİTMEKMİ KAÇMAKMI GEREKİYORDU
    HİÇ CESARETİN YOKTU HİÇMİ HAKKETMEMİŞTİ BU AŞK SAVAŞMAYA


    BEN SENİ BÖYLE BİLMEZDİM HASRETİM
    BU KADAR KORKAK BU KADAR YÜREKSİZ BU KADAR ZALİM OLDUĞUNU


    İLLAKİ BİNİP GİTMEKMİ GEREKİYORDU
    İLLAKİ CEKİP GİTMEKMİ GEREKİYORDU
    OO AYRILIK TRENİNE BE GÜLÜM
    BENİ ARKANDAN AĞLATMAKMI GEREKİYORDU


    DEĞERMİYDİ BU ISSIZ ELLERDE BIRAKIP GİTMEYE
    EYYY SEVDİĞİM DAĞLAR DUYDU FERYADIMI
    BİR SANA ANLATAMADIM
    BİR SANA ÖĞRETEMEDİM AŞKI


    ÖYLE İŞLEMİŞSİNKİ DAMARLARIMDAKİ DOLAŞAN KANLAR DEĞİL
    SEN OLMUŞSUN FARKETMEDİN


    BİLİRİM DÖNMEYECEKSİN BİLİRİM
    AMA NE CARE SÖKÜP ATAMIYORUM
    SEN BENİM HASRETİM SEN BENİM AÇMAMIŞ MENEKŞEMSİN

    (((DÖNMEYECEKSİN BİLİRİM O TREN SENİ BENDEN ÖLENEDEK GÖTÜRDÜ)))






















    Aşk bize uzak düştü bu sene
    Siyah bir gece gibi gözlerin
    yıldızsız ve karanlık bir gece
    kimselerin uğramadığı
    bir kimsesizlikte
    sana büyüyorum
    sana doğru düşüyorum ellerimden
    bir çiğ damlası gibi
    yüreğine dokunmak istiyorum
    ama…



    Aşk bize uzak düştü bu sene
    Yollar yoruyor düşlerimi,
    sessizleşiyorum,
    geçip giden günlerin çığlığında
    yapraklarım uzanıyor güneşe,
    sen diye...
    kocaman bir dünya oluyorsun bende
    bir damla,
    bir damla daha
    gözlerinden hüzün yağıyor bana



    Aşk bize uzak düştü bu sene
    Bir rüzgar gibi zaman
    dokunamıyorum hiçbir şeye
    neye dayasam başımı,
    sen oluyor
    ve sen olan her şey
    bir rüzgar gibi esip geçiyor
    ardından bakakalan
    bir ben oluyorum



    Aşk bize uzak düştü bu sene

    Sen bana uzak düştün



    Ekim 2008 içindeki 104 yayından en yeni 41 tanesi gösteriliyor. Daha eski yayınları göster
    Ekim 2008 içindeki 104 yayından en yeni 41 tanesi gösteriliyor. Daha eski yayınları göster
     

    31 Ekim 2008 Cuma

    Sisli Akşamlar

     

    Sırtımıza hançeri vuranları tanıyorduk ama faili meçhul cinayetlerin maktulü gibi görünmeyi yeğledik dostlarımızdı diyecek değildik, bu yüzden gidişlerimiz olmadı Hiç, bundandır kaçışlarla tanışıklığımız. kök salamayışımız, sohbetimize kurşun sıkılması bundan..Koşmak delicesine sevdaya yürümek sevdaya ömür boyu yılların nasıl geçtiğini düşünmezdik beraberken üşümezdik sokaklarda yollar bize kısa caddeler bize dar gelirdi asla yalnız kalmazdık senin bir parçan bende benimki sende biz sevmeyi biliyorduk biz düş kurardık.Yine diyorum ki sevmenin zamanı yoktur ve çözülmeyecek şeyleri sevgiyle çözersiniz o sevgi yumağını içinize bir gün alabilirsiniz ne sizin hüzünleriniz kalır neden karşındakinin.
    Karanlık gecede ışıksın penceremden süzülen aydınlıksın sen hazan mevsiminde ben yaşardım yalnızlıklarda gözlerine baktığımda gülmek vardı hayatımda bir sen varsın birde yine sen seni seviyordum. Çığlıklar kalıyor yankılarında çıkmaz koridorların. kuşlar şiir göğü boyayıp geçiyorlar. Kapanırken yüreğimin yaraları usulcada olsa kan sızıyordu çeperinden sessizce kanıyordu isimsiz sevdaların ardından söylenen türküler gibi ağlıyordu bir başına.Bu gün sen gidiyorsun bulutlarda ağlıyor gidişine. Karanlık dağlardaki ak çiçek yıldızlar aşkımıza şahitlik edecek dil şad olacak diye bilmem ki daha kaç bahar geçecek belki mevsimler bitecek, kuşlar göçecek ama aşkımız sonsuza dek sürecek sonsuza dek...Yorgun eylüllere değmiş bakışın. saçlarında hangi mevsim uyandı. söndü gözlerinde nice yıldızlar, gölgene dokunan denizler yandı.Fırtınalar kopar, yüreğimin prangalarında. Şakır şakır şakırdar, zincir sesi kulaklarımda, ellerim titrer, sesim çıkmaz avazlarımda.Yaşam insanıdır hayata dair seninle var olmak bu dünyada aynı yeryüzünde havayı koklamak ne güzeldir bir bilsen iyi ki varsın. Onların gözlerine bakınca gülüşün gelir aklıma Yüreğinin altında aşk'tan sırılsıklam olmak en güzel duygu Yağmurları sevdiğim gibi Seni seviyorum..Seni görüyorum, susuyorum ömrümdeki en çığlık makamda ve yine bir çığlık makamda nasıl susulur ben sende öğreniyorum .Hani kendiliğinden düşer ya ateş yüreğine yanarsın, ve sonra bir titremeye mağlup olur bedenin üşürsün, çünkü soğuktur sevda ateşi zamansız bir sonbahar ve sarı bir yaprak düşer yavaş yavaş yere ve bir aşk başlar, sevda yanar yıllarca bekleyişin ardından.Yapraklar dökülür her sonbaharda gözümden yaşlarda,yapraklarla bir aşkın hazin öyküsü gelir aklıma, her sarı yaprakta,bir aşkın daha bitişi yaprak doğaya aşıktır ağaçsa yaprağa ama rüzgarla savrulur düşer hayat verir toprağa.Geceleri uyuyorsam artık çok zamandır düşlerime girmiyorsan güneş aydınlatıyorsa gündüzümü bil ki seni unutmuşum demektir.Eğer ki dinlersen suyun sesini rengine bakarsan daldığın ufkun esen rüzgârlara kat nefesini nefesin gerçeği sana okusun.Aşksa bu gecelerce seni düşünmek haberin bile olmadan sensizliğe kanmak yudum yudum zehirlemeli,zehirlesin beni alabildiğine yalnızlıksa bu.Sen beyaz güvercin konar göçersin bense ayrılıkları sayıklamaktan adını unutmuş yorgun bir şairim fakat çok iyi bilirim gözlerinden girilebilir ancak cennetin mavi bahçelerine..Düşlerin bittiği yerde gerçekler başlar düşlemek çok güzel ama gerçekler zor inan gerçekler zor.Bir haykırış acımasız yarınlara,yollar dağlı sensiz yaşam bozuk haykırıyorum ebedi sana,umuda haykırmak inanç seslenişi seni seviyorum. Bıraktım yalnızlığı sana geldim sonsuzdan kaçtım sana geldim kollarında bir ben yada ölü bir bedenim seni seviyorum birtanem,bu beden senin. Şakağımdaki kirli namlunun sıcaklığında, ta göğsümü delip geçen isyan haykırışında, sensizliğin yokluğunda, yapayalnız yine ben vardım.Bir temmuz günü terkettiğin bu şehre yalnız dönmeyeceksin. biliyorum ve korkmuyorum artık koridorlar, caddeler ve sisli akşamlar olmayacak hayatımda.
     
     

    Nereye Gitti Bu aşk

     

    Ağaç kovuklarına, yıldızlara, denize, gökyüzüne bakar oldum...
    Ya geldiği gibi gidiyor ben görmüyorum, ya da bu aşk değil diyorum..
    En çok da tüketiyoruz sanırım...aşk tükenir mi?
    Tüketici bir toplumuz ne de olsa...üretmek zor geliyor sanırım..
    Ya da biz çoğalmayı yanlış algılıyoruz...
    O zaman ne kadar çok çocuğun varsa o kadar aşıksın..
    Aşk çoğalmak değil midir sevdiğinizin avuçlarında?
    Her daim gözlerimizde bir çift göz aramak değil midir?
    Ya da kollarında uyurken, sevdiğinizin kokusuyla hayatı bütünleştirmek değil midir?Hayatın sıradanlıklarını unutup, sevdiğinizin yanında yaşlanmayı göze almak değil midir?
    Bir dokunuşuyla bir kelebek olmak değil midir?Her an onu hissetmek, yolda yürürken adımlarınızda sevdiğinizin adını hecelemek değil midir?
    Sevdiğinizin yokluğunda kokusunun hep burnunuzda, yüreğinizde olması değil midir?
    En karanlık anınızda, en acı, en kötü, en yenik halinizde bile, yaşama sevincinizin hep gözlerinizde kalması bir mum ışığı olması değil midir aşk ?
    Yaşamla aşk arasında kopmayan bir bağ vardır...
    Aşk nefes almaksa yaşarken, gerçek değerleri unutmadan yüreğinizin çırpınmasıysa, kalbinizin her atışı bir umutsa, gözleriniz bir kuş olup uçmak istiyorsa hayata, papatyalara, dağlara, maviye...İşte budur aşk...
    Eğer yaşıyorsanız ve aşık değilseniz siz sadece yaşadığınızı sanıyorsunuzdur.Bunu aşık olduğunuzda anlayacaksınız.
    Ya yanlış anlayacaksınız aşkı,en ucuz olanından arabesk sevdalarda tükeneceksiniz, ya da aşkla hayatı bütünleştirmeyi, bir ömür sürse de acısı omzunuzda bir işçi gibi taşıyacaksınız.
    Attığınız her adımda, biraz daha ağırlaşsa da yükü, bir ömür bekleyeceksiniz sevdiğinizi...
    Ve hep arayacaksınız...
    Nerede mi?
    En kalabalık anınızda bile yıldızlara bakarak....
    Gözleriniz mavi bir nehir olup aktığında her bir damlacığın düştüğü yerde..Yılların acımasızlığına direnmeye karar verdiğiniz hayallerinizde...
    Peki aşkı tüketmek nedir?Nasıl tükenir bir aşk?
    Eğer tükeniyorsa aşk, ya o aşk değildir, ya da ben aşkı yanlış anlıyorum..
    Ölümsüzdür benim için...
    Ya da benimle ölür aşk...
    Kime söylediysem bu yüzyılda garip bir anlayış gibi geliyor herkese...Her bitiş yeni bir başlangıç...gidenin yerine yenisi gelir...
    Eee en ucuza kim verirse aşkı, ona mı gidelim?
    Pazar yeri gibi...alıp satabilir misiniz aşkı?
    Eskidi, hadi değiştirelim...aşkın ticareti olur mu?
    Ne kolay tüketiyoruz her şeyi...
    Bu kadar kolay tüketirken hayatı, zamanı bir bozuk para gibi harcarken en anlamsız hırslara, en değersiz şeyleri değer sayarak, insanlığımızı yok sayarak yaşamayı becerebiliyorsak;
    hayata, haksızlıklara, adaletsizliklere, bu kadar duyarsız kalabiliyorsak,

    Alıntı

     
     

    En Masum Günahımdın

     

    Varlığın acı veriyor olsaydı bana;
    Seni ölüme sevmez,
    Gelmeyeceğini bile seni beklemezdim hala.
    Ben sensizlikte bile "seni yaşıyorum" sevgili... ”

    “ Sen bana “ bir ömür “ uzakken ben sana bir nefes kadar yakınım sevgili.
    Gelmeyeceğini bile bile ben hala seviyorum seni. “

    Gün gelecek,
    Adımı unutmak zorunda kalacaksın
    Puslu gecenin yorgun sabahında.
    Bir kibrit çakıp yaşananlara,
    Tek tek yakacasın benli hatıraları
    Ömür defterinin en masum günahında.

    Duvarlarında asılı takvimlerden düşen
    Bir gün gibi,
    Ağladığında yüreğine gömülen
    Bir hüzün gibi
    Yavaş yavaş eriyeceğim dudaklarında.
    Ama ben sana inat,
    Yokluğuna inat,
    Bedenimle közleneceğim günahlarında.

    Seni benden alan kadere,
    Tek bir kelime etmeden
    Seni içimde yaşatacağım.
    Çünkü ben senin;
    “ Bedelini yüreğimle ödediğim
    En masum günahındım….”

    Alıntı
     
     

    Masallar

     

    Daha uyanmamalıydık masallardan.Ne zaman bitti o eşsiz ormanlar, yollar? ne zaman ayrıldı yolları şehzade ile ipek kızın? ve ne zaman vazgeçti yakışıklı prens yüzyıl uyuyan güzeli uyandırmaktan? Ne zaman yoruldu aladdin lambasını ovmaktan? iyilik perileri, sevimli cinler şimdi neredeler? Daha uyanmamalıydık...Masallar hep o renkte ve aynı inandırıcılıkta kalmalıydı kalbimizde.Bir şey oldu, bir yerlerde.Büyüdük mü küstük mü birşeylere ne; inanmaz olduk masallara.Dinlemez olduk ve anlatmadık bir daha.Belki anlatılacak masalımız kalmadı, çabuk yordu hayat bizi.Oysa ne güzeldi küllerinden yeniden doğan Anka kuşu, Kaf dağının ardındaki o gizemli ülke, lal bir oba uşağı ile güzeller güzeli bey kızının başkaldıran sevdası.Nasıl özlüyoruz geçmişi...Neden özler ki insan? Hele birde mutsuz bir çocuksanız...Çocuktuk çünkü.İnanıyorduk.Köprüler geçmemiş, aldatmamış, aldatılmamış, bedeller ödememiş, ayrılık ve hasret mektupları okumamıştık.Ve dizlerimizi kanatmamıştı henüz hayat.İnanıyorduk, duruyduk, saftık, çocuktuk.Şimdi anlatacak bir masalımız bile yok, bir köşesine sığınacak...
     
     

    Sana Kaybetmek Düşer

     

    Yani diyorum ki aradan geçen onca yıldan sonra bir de dönüp bakarsın ki hepsi kocaman bir boşlukmuş...
    Sen saçımı süpürge ettim diye övünürken yıpranan eski süpürgenin en iyi ihtimalle kapı arkasına bırakıldığını fark edersin...
    En iyi ihtimalle kapı arkasında kaldığını anladığında üstelik...
    Bu yüzden mazlum olarak yaşamayı tercih etmek yanlış olmalı diyorum.
    Bu yüzden kimse kimseyi kandırmasın diyorum.
    Bu yüzden kimse kendisine yalan söylemesin diyorum...
    Arkadaşından daha çok üzülemez kimse arkadaşının kederli yalnızlığına...
    Uzantısı bir biçimde kendinde bitmiyorsa, hiçbir felaketin fazlaca önemi yoktur günümüz bencil insanının değerlerinde.

    Yalan mı?
    Tercih edilmeyen olmak öfkeli ve yalnız kılar insanı, bilirim!
    Oysa hayatta her şey yüzde elli ihtimal üzerindedir.
    Ya terk edilen kişi olursun ya da uğruna her şeyin feda edildiği...
    Ya bırakılansındır ya da bırakan.
    Ya kurbansındır ya da kahraman...
    Ve çoğu zaman hayat her iki uç arasında sürükler insanı.
    Ömrünün bir noktasında zafer sarhoşluğu yaşarken bir bakarsın ki yenilmişsin...
    İşte o zaman, kazandım ya da kaybettim sanmanın bir önemi kalmıyor...

    O halde?
    O halde?

    O halde sevgili okur...
    Neden kurban olmanın güzel olduğunu sanıyor insan?
    Kendine acımayı ve acındırmayı neden seviyor?
    Yani diyorum ki:
    Düştüysen eğer, düştüğün yerden neden kalkmıyorsun?
    Daha ne kadar ağlayacaksın orada?
    Ne kadar sızlanacaksın?
    Asil, acılı, mazlum bir zavallı kurban olmayı kabul etmek hiçbir şey kazandırmayacak sana.
    Senin hayatın akıp gidecek gözlerinin önünde.
    Ve o hayat sen her anlatmaya kalktığında can sıkan sıradan hikâyelerden biri olarak kalacak...
    Üzgünüm...
    Kaybeden rolünü bu kadar benimsersen, sana daima kaybetmek düşer!
    alıntı
     
     

    30 Ekim 2008 Perşembe

    Boşluğuna Sarılırım Her gece

     

    Boşluğuna sarılıyorum her gece…üşüyorum…yokluğun buz gibi vurmuş evime ve yürek odalarımın duvarlarına.duvarda asılı resmin bile bakmıyor gözlerime…her gece sensizliğime içiyorum buz kesen evde.

    Kalbim hala beklemeli aslında.geleceğinin ihtimaliyle beklemek esas duruslarda…yorgunluk veren bir şey bu.'çık gel istersen.'diyorum sensizliğimde,bana bakmayan resmine…

    Acılarla vuruşuyorum ve yalanci acılarla avuturcasına geçiştirmeye çalışıyorum kalbimi.her şeyi sadece senin için yapmaya çalışıyorum sevdiğim…

    Bu sana kaçıncı haykırışım sevdiğim….her birinde ayrı bir ve ayrı bir acısı var aslında.artık tükeniyorum her boşluguna sarılmalarda.ve ölüyorum her an üşümelerde…

    Hiç bir şey olmayışın kadar yıkıcı olmadı sevdiğim…kapılarım hala aralık ve yolu hala aydınlık.sen geleceksin ümidi ve ihtimaliyle yirmi dört saat beklemeliyim sevgili…

    Bir şey hala kopmadı içimde…en başta sen canım,en başta sen baş tacım…anlamsızlığa susmalar var içimde.sadece sana konusuyorum sevdiğim…sana yazıyorum tüm güzel kelimeleri…

    Vakti dolmadan ömrüm,gel sevgili…bilki ben çok acılar yaşadım sevdiğim…ama bu başka, bir başka.

    Gel yürek odalarıma canım…

    Gel…çünkü beklemeliyim.

    Gel…çünkü boşluğuna sarılıyorum.

    Gel…çünküler bitti artık.

    ÜŞÜYORUM
     
     

    Hep Seni Düşünürüm

     



     
    Ekim 2008 içindeki 104 yayından en yeni 41 tanesi gösteriliyor. Daha eski yayınları göster
    Ekim 2008 içindeki 104 yayından en yeni 41 tanesi gösteriliyor. Daha eski yayınları göster
     

    31 Ekim 2008 Cuma

    Sisli Akşamlar

     

    Sırtımıza hançeri vuranları tanıyorduk ama faili meçhul cinayetlerin maktulü gibi görünmeyi yeğledik dostlarımızdı diyecek değildik, bu yüzden gidişlerimiz olmadı Hiç, bundandır kaçışlarla tanışıklığımız. kök salamayışımız, sohbetimize kurşun sıkılması bundan..Koşmak delicesine sevdaya yürümek sevdaya ömür boyu yılların nasıl geçtiğini düşünmezdik beraberken üşümezdik sokaklarda yollar bize kısa caddeler bize dar gelirdi asla yalnız kalmazdık senin bir parçan bende benimki sende biz sevmeyi biliyorduk biz düş kurardık.Yine diyorum ki sevmenin zamanı yoktur ve çözülmeyecek şeyleri sevgiyle çözersiniz o sevgi yumağını içinize bir gün alabilirsiniz ne sizin hüzünleriniz kalır neden karşındakinin.
    Karanlık gecede ışıksın penceremden süzülen aydınlıksın sen hazan mevsiminde ben yaşardım yalnızlıklarda gözlerine baktığımda gülmek vardı hayatımda bir sen varsın birde yine sen seni seviyordum. Çığlıklar kalıyor yankılarında çıkmaz koridorların. kuşlar şiir göğü boyayıp geçiyorlar. Kapanırken yüreğimin yaraları usulcada olsa kan sızıyordu çeperinden sessizce kanıyordu isimsiz sevdaların ardından söylenen türküler gibi ağlıyordu bir başına.Bu gün sen gidiyorsun bulutlarda ağlıyor gidişine. Karanlık dağlardaki ak çiçek yıldızlar aşkımıza şahitlik edecek dil şad olacak diye bilmem ki daha kaç bahar geçecek belki mevsimler bitecek, kuşlar göçecek ama aşkımız sonsuza dek sürecek sonsuza dek...Yorgun eylüllere değmiş bakışın. saçlarında hangi mevsim uyandı. söndü gözlerinde nice yıldızlar, gölgene dokunan denizler yandı.Fırtınalar kopar, yüreğimin prangalarında. Şakır şakır şakırdar, zincir sesi kulaklarımda, ellerim titrer, sesim çıkmaz avazlarımda.Yaşam insanıdır hayata dair seninle var olmak bu dünyada aynı yeryüzünde havayı koklamak ne güzeldir bir bilsen iyi ki varsın. Onların gözlerine bakınca gülüşün gelir aklıma Yüreğinin altında aşk'tan sırılsıklam olmak en güzel duygu Yağmurları sevdiğim gibi Seni seviyorum..Seni görüyorum, susuyorum ömrümdeki en çığlık makamda ve yine bir çığlık makamda nasıl susulur ben sende öğreniyorum .Hani kendiliğinden düşer ya ateş yüreğine yanarsın, ve sonra bir titremeye mağlup olur bedenin üşürsün, çünkü soğuktur sevda ateşi zamansız bir sonbahar ve sarı bir yaprak düşer yavaş yavaş yere ve bir aşk başlar, sevda yanar yıllarca bekleyişin ardından.Yapraklar dökülür her sonbaharda gözümden yaşlarda,yapraklarla bir aşkın hazin öyküsü gelir aklıma, her sarı yaprakta,bir aşkın daha bitişi yaprak doğaya aşıktır ağaçsa yaprağa ama rüzgarla savrulur düşer hayat verir toprağa.Geceleri uyuyorsam artık çok zamandır düşlerime girmiyorsan güneş aydınlatıyorsa gündüzümü bil ki seni unutmuşum demektir.Eğer ki dinlersen suyun sesini rengine bakarsan daldığın ufkun esen rüzgârlara kat nefesini nefesin gerçeği sana okusun.Aşksa bu gecelerce seni düşünmek haberin bile olmadan sensizliğe kanmak yudum yudum zehirlemeli,zehirlesin beni alabildiğine yalnızlıksa bu.Sen beyaz güvercin konar göçersin bense ayrılıkları sayıklamaktan adını unutmuş yorgun bir şairim fakat çok iyi bilirim gözlerinden girilebilir ancak cennetin mavi bahçelerine..Düşlerin bittiği yerde gerçekler başlar düşlemek çok güzel ama gerçekler zor inan gerçekler zor.Bir haykırış acımasız yarınlara,yollar dağlı sensiz yaşam bozuk haykırıyorum ebedi sana,umuda haykırmak inanç seslenişi seni seviyorum. Bıraktım yalnızlığı sana geldim sonsuzdan kaçtım sana geldim kollarında bir ben yada ölü bir bedenim seni seviyorum birtanem,bu beden senin. Şakağımdaki kirli namlunun sıcaklığında, ta göğsümü delip geçen isyan haykırışında, sensizliğin yokluğunda, yapayalnız yine ben vardım.Bir temmuz günü terkettiğin bu şehre yalnız dönmeyeceksin. biliyorum ve korkmuyorum artık koridorlar, caddeler ve sisli akşamlar olmayacak hayatımda.
     
     

    Nereye Gitti Bu aşk

     

    Ağaç kovuklarına, yıldızlara, denize, gökyüzüne bakar oldum...
    Ya geldiği gibi gidiyor ben görmüyorum, ya da bu aşk değil diyorum..
    En çok da tüketiyoruz sanırım...aşk tükenir mi?
    Tüketici bir toplumuz ne de olsa...üretmek zor geliyor sanırım..
    Ya da biz çoğalmayı yanlış algılıyoruz...
    O zaman ne kadar çok çocuğun varsa o kadar aşıksın..
    Aşk çoğalmak değil midir sevdiğinizin avuçlarında?
    Her daim gözlerimizde bir çift göz aramak değil midir?
    Ya da kollarında uyurken, sevdiğinizin kokusuyla hayatı bütünleştirmek değil midir?Hayatın sıradanlıklarını unutup, sevdiğinizin yanında yaşlanmayı göze almak değil midir?
    Bir dokunuşuyla bir kelebek olmak değil midir?Her an onu hissetmek, yolda yürürken adımlarınızda sevdiğinizin adını hecelemek değil midir?
    Sevdiğinizin yokluğunda kokusunun hep burnunuzda, yüreğinizde olması değil midir?
    En karanlık anınızda, en acı, en kötü, en yenik halinizde bile, yaşama sevincinizin hep gözlerinizde kalması bir mum ışığı olması değil midir aşk ?
    Yaşamla aşk arasında kopmayan bir bağ vardır...
    Aşk nefes almaksa yaşarken, gerçek değerleri unutmadan yüreğinizin çırpınmasıysa, kalbinizin her atışı bir umutsa, gözleriniz bir kuş olup uçmak istiyorsa hayata, papatyalara, dağlara, maviye...İşte budur aşk...
    Eğer yaşıyorsanız ve aşık değilseniz siz sadece yaşadığınızı sanıyorsunuzdur.Bunu aşık olduğunuzda anlayacaksınız.
    Ya yanlış anlayacaksınız aşkı,en ucuz olanından arabesk sevdalarda tükeneceksiniz, ya da aşkla hayatı bütünleştirmeyi, bir ömür sürse de acısı omzunuzda bir işçi gibi taşıyacaksınız.
    Attığınız her adımda, biraz daha ağırlaşsa da yükü, bir ömür bekleyeceksiniz sevdiğinizi...
    Ve hep arayacaksınız...
    Nerede mi?
    En kalabalık anınızda bile yıldızlara bakarak....
    Gözleriniz mavi bir nehir olup aktığında her bir damlacığın düştüğü yerde..Yılların acımasızlığına direnmeye karar verdiğiniz hayallerinizde...
    Peki aşkı tüketmek nedir?Nasıl tükenir bir aşk?
    Eğer tükeniyorsa aşk, ya o aşk değildir, ya da ben aşkı yanlış anlıyorum..
    Ölümsüzdür benim için...
    Ya da benimle ölür aşk...
    Kime söylediysem bu yüzyılda garip bir anlayış gibi geliyor herkese...Her bitiş yeni bir başlangıç...gidenin yerine yenisi gelir...
    Eee en ucuza kim verirse aşkı, ona mı gidelim?
    Pazar yeri gibi...alıp satabilir misiniz aşkı?
    Eskidi, hadi değiştirelim...aşkın ticareti olur mu?
    Ne kolay tüketiyoruz her şeyi...
    Bu kadar kolay tüketirken hayatı, zamanı bir bozuk para gibi harcarken en anlamsız hırslara, en değersiz şeyleri değer sayarak, insanlığımızı yok sayarak yaşamayı becerebiliyorsak;
    hayata, haksızlıklara, adaletsizliklere, bu kadar duyarsız kalabiliyorsak,

    Alıntı

     
     

    En Masum Günahımdın

     

    Varlığın acı veriyor olsaydı bana;
    Seni ölüme sevmez,
    Gelmeyeceğini bile seni beklemezdim hala.
    Ben sensizlikte bile "seni yaşıyorum" sevgili... ”

    “ Sen bana “ bir ömür “ uzakken ben sana bir nefes kadar yakınım sevgili.
    Gelmeyeceğini bile bile ben hala seviyorum seni. “

    Gün gelecek,
    Adımı unutmak zorunda kalacaksın
    Puslu gecenin yorgun sabahında.
    Bir kibrit çakıp yaşananlara,
    Tek tek yakacasın benli hatıraları
    Ömür defterinin en masum günahında.

    Duvarlarında asılı takvimlerden düşen
    Bir gün gibi,
    Ağladığında yüreğine gömülen
    Bir hüzün gibi
    Yavaş yavaş eriyeceğim dudaklarında.
    Ama ben sana inat,
    Yokluğuna inat,
    Bedenimle közleneceğim günahlarında.

    Seni benden alan kadere,
    Tek bir kelime etmeden
    Seni içimde yaşatacağım.
    Çünkü ben senin;
    “ Bedelini yüreğimle ödediğim
    En masum günahındım….”

    Alıntı
     
     

    Masallar

     

    Daha uyanmamalıydık masallardan.Ne zaman bitti o eşsiz ormanlar, yollar? ne zaman ayrıldı yolları şehzade ile ipek kızın? ve ne zaman vazgeçti yakışıklı prens yüzyıl uyuyan güzeli uyandırmaktan? Ne zaman yoruldu aladdin lambasını ovmaktan? iyilik perileri, sevimli cinler şimdi neredeler? Daha uyanmamalıydık...Masallar hep o renkte ve aynı inandırıcılıkta kalmalıydı kalbimizde.Bir şey oldu, bir yerlerde.Büyüdük mü küstük mü birşeylere ne; inanmaz olduk masallara.Dinlemez olduk ve anlatmadık bir daha.Belki anlatılacak masalımız kalmadı, çabuk yordu hayat bizi.Oysa ne güzeldi küllerinden yeniden doğan Anka kuşu, Kaf dağının ardındaki o gizemli ülke, lal bir oba uşağı ile güzeller güzeli bey kızının başkaldıran sevdası.Nasıl özlüyoruz geçmişi...Neden özler ki insan? Hele birde mutsuz bir çocuksanız...Çocuktuk çünkü.İnanıyorduk.Köprüler geçmemiş, aldatmamış, aldatılmamış, bedeller ödememiş, ayrılık ve hasret mektupları okumamıştık.Ve dizlerimizi kanatmamıştı henüz hayat.İnanıyorduk, duruyduk, saftık, çocuktuk.Şimdi anlatacak bir masalımız bile yok, bir köşesine sığınacak...
     
     

    Sana Kaybetmek Düşer

     

    Yani diyorum ki aradan geçen onca yıldan sonra bir de dönüp bakarsın ki hepsi kocaman bir boşlukmuş...
    Sen saçımı süpürge ettim diye övünürken yıpranan eski süpürgenin en iyi ihtimalle kapı arkasına bırakıldığını fark edersin...
    En iyi ihtimalle kapı arkasında kaldığını anladığında üstelik...
    Bu yüzden mazlum olarak yaşamayı tercih etmek yanlış olmalı diyorum.
    Bu yüzden kimse kimseyi kandırmasın diyorum.
    Bu yüzden kimse kendisine yalan söylemesin diyorum...
    Arkadaşından daha çok üzülemez kimse arkadaşının kederli yalnızlığına...
    Uzantısı bir biçimde kendinde bitmiyorsa, hiçbir felaketin fazlaca önemi yoktur günümüz bencil insanının değerlerinde.

    Yalan mı?
    Tercih edilmeyen olmak öfkeli ve yalnız kılar insanı, bilirim!
    Oysa hayatta her şey yüzde elli ihtimal üzerindedir.
    Ya terk edilen kişi olursun ya da uğruna her şeyin feda edildiği...
    Ya bırakılansındır ya da bırakan.
    Ya kurbansındır ya da kahraman...
    Ve çoğu zaman hayat her iki uç arasında sürükler insanı.
    Ömrünün bir noktasında zafer sarhoşluğu yaşarken bir bakarsın ki yenilmişsin...
    İşte o zaman, kazandım ya da kaybettim sanmanın bir önemi kalmıyor...

    O halde?
    O halde?

    O halde sevgili okur...
    Neden kurban olmanın güzel olduğunu sanıyor insan?
    Kendine acımayı ve acındırmayı neden seviyor?
    Yani diyorum ki:
    Düştüysen eğer, düştüğün yerden neden kalkmıyorsun?
    Daha ne kadar ağlayacaksın orada?
    Ne kadar sızlanacaksın?
    Asil, acılı, mazlum bir zavallı kurban olmayı kabul etmek hiçbir şey kazandırmayacak sana.
    Senin hayatın akıp gidecek gözlerinin önünde.
    Ve o hayat sen her anlatmaya kalktığında can sıkan sıradan hikâyelerden biri olarak kalacak...
    Üzgünüm...
    Kaybeden rolünü bu kadar benimsersen, sana daima kaybetmek düşer!
    alıntı
     
     

    30 Ekim 2008 Perşembe



    Adımını attığın her yerde benim kalbim,

    Suyunu içtiğin her çeşmede benim gözyaşlarım,

    Üzerine sürdüğün her kokuda benim kokum,

    Baktığın her gözde benim ışıltım,

    Birde o sana bıraktığım en değerli şeyim aşkım,

    Oda senin kalbinde sevdiğim,

    Ömür boyu seninle kalması dileğiyle... 


     




    ölenle olana çare yok derler

    gönül yarasının çaresi var mı

    üzülme tüm dertler bitecek derler

    yürek yangınının çaresi var mı

    bunlar sayılı gün,tez geçer derler

    ben, sana mahkumum çaresi var mı

    böyle giderse sen ölürsün derler

    darağacım oldun çaresi var mı

    çok sevme ihanet görürsün derler

    sevdanın yolunda çürürsün derler

    ve bir gün kahrından ölürsün derler

    söyle, bu infazın çaresi var mı.....









    tp://www.audici.de.tl">
    Audici COOL MySpace Comments

    Son Yazılarım

    Kategorilerim

     
               
         
    Cevapla
     
    Seçenekler Stil
    seni sevmek..seni seviyorum..|
      #1  
    Alt 04-21-2010, 01:27 AM
    Sehr-i_Kasvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sehr-i_Kasvet Sehr-i_Kasvet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Administrator
     
    Üyelik tarihi: Aug 2009
    Mesajlar: 31
    Sehr-i_Kasvet will become famous soon enough
     
    Standart ArsiNa


    Görmeden sevmeyi dokunmadan hissetmeyi ögrendim





    Gözlerinden bir yudum nefes alıp alıp sana yazıyorum yine.
    Yürek mürekkebiyle yazılmış onca karalamaya inat seni yaşıyorum satırlarımda.
    Sen ve ben.
    İki ayrı kentin sabahında aynı güneşle uyanan iki sevdalı.
    İmkansızlığın içinde yokluğun acı nefesinde " aşkı " soluyan iki yürek.
    Suyla ateşin geceyle güneşin birbirlerini sevmesi gibi imkansız olsa da aldırma.
    Yağmuru dilenen kuru toprak gibi her sabah nefesini soluyorum ben.
    Güneşi bekleyen kuru yaprak gibi akşam kızıllıgında seni bekliyorum





    Biliyorum hicbir zaman kapımı çalmayacak
    ellerin hiçbir zaman ellerini tuttugumda
    avuç içlerin terlemeyecek.
    Bırak bu dünya bize hasret borcu olsun.
    Hasretlikler hep demir parmaklıkların ardında kalsın.
    Kavuşmasın sırtlarımız birbirlerine.
    Değmesin dudaklarımız dudaklarımıza.
    Sevgi bu değil mi ?
    Yokluğunda bile sevmeyi bilmek.
    Aşkı yücelten bu değil midir ki ?
    Bak şehrime yağmur yüklü bulutlar
    konuk olduğunda ben seni ararım her damlasında.
    Saçlarımı ıslatan bir yağmur damlası kadar berraktır sevgin.
    Musluğu açıp avuç içlerime akan suyu delice içmek.
    Çünkü içtiğim sendin.
    Kana kana yüreginin deryalarındaki nefesi içtim her defasında.






    Gözlerim bağlı halde karanlıkta merdiven inerken hep senin sevdana yürür gibi emindim adımlarımdan.
    Başımı kaldırdığımda bulutlar kanat açıp gözlerinin içinde sıcak iklimleri gördüm.
    Dokunduğum herşey de ellerinin sıcaklığını aradım durdum.
    Oysa ellerini hiç tutmadım ki.
    Baktığım her noktada gözlerinin derinliğindeki umudu sevdim.
    İnan gözlerini hiç yakından görmedim ama hep seni yaşadım.
    Rüzgarın hep senin saçlarına ılık meltem gibi dokunduğunu bildim.
    Görmeden sevmeyi dokunmadan hissetmeyi öğrendim





    Sen gülümsediğinde gecekondu pencerelerinde cicekler açar.
    Her nefes alışında gökyüzüne nice yıldızlar kanatlanır.
    Yağan yağmur kadar bereketlidir gözlerin.
    Engin denizlerin içinde sakladığı berraklık kadar yalındır bakışların.
    Ve saçların rüzgar bile kıyamaz beyaza çalmış saç tellerini savrulmaya.
    Biliyorum bu hasret mapuslugunda günleri saysam da bu özlem her gün acılarımı kanatsa da ben seni sevdim.
    Yüreğinin içinde büyüyen bir cocuk gibi
    gözlerinde gülümsüyorum hayata.
    Ben seni gözlerimde biriktirdiğin düşlerle sevdim.
    Seni sevmek böyle duru böyle yalın bir aşk.





    Seninle her gece yıldızların sağnağında sana düşlerimi sundum.
    Bir an hayat yokusunda yorulsam kenar köşelerde değil ben senin yüreğinde " nefesini " soludum.
    Reyhan kokulu gecelere inat ben senin kokunla yetindim.
    Rüzgarın keman çaldığı ve yıldızların nağmelerle bestelere gebe oldugu vakitlerde hep seni düşledim.
    Sevgini soframdaki ekmek gibi bereket bildim.
    Ben senin gülen yüzünü sürdüm arsız yaralarıma.
    Uykusuz yüreğime ayazlar çivileri reva görseler ben senin saclarınla daldım rüyalara.
    Seni düşündüm zamanın ötesinde.
    İmkansızlıgı sevdim.
    Dualarıma kattım seni Elif miktarı tarzında.
    Hiç doyasıya bakamadığım
    özlerindeki saflığını duruluğunu ve iki dudağın arasında hayata hediye ettiğin nefesini sevdim.
    Ve herşeyden ötede;
    Seni Sevmek /
    Hiç Bakıp Kaybolamadığım Gözlerinin İçinde ''Seni Yaşamak Demek''ti.
    işte seni böylesine ırak aşklarda sevdim.




    Alıntı ile Cevapla
      #2  
    Alt 04-21-2010, 01:27 AM
    Sehr-i_Kasvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sehr-i_Kasvet Sehr-i_Kasvet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Administrator
     
    Üyelik tarihi: Aug 2009
    Mesajlar: 31
    Sehr-i_Kasvet will become famous soon enough
     
    Standart





    Düştük / Kırıldık / Dağıldık

    Önce düştüm dudaklardan / el oldum tanıdık bildiğim duraklarda
    Dilsizim ve bi o kadar adressiz.
    Gidiyorum karanlığın izdüşümüne saf tutarak.
    Hesabım bitti / şimdi infazımı beklemekteyim.
    Dudaklarımı ısırarak isyan ettiğim yetimliğime bir de öksüzlüğüm eklendi.
    Artık ayaklarım beni aynı yere götürmüyor.
    Sığındığım yerlerden tek tek kovulan ben,
    şimdi el oldum tanıdık bildiğim yerlerde.
    Gözlerimin nemi kurumadan yüreğimin adreslerine denk geliyor bulutlar.
    Soyadımı taşıyan cümlelerden kovulan yüzümü bulamıyorum eski yerinde.
    Ya ben uzaklardayım ya da biz ” biz ” olmaktan imtina etmekteyiz galiba.
    Susuyorum bilmediklerime susarak.
    Boyun büküyorum benden bihaber parçalara ağlamaklı gözyaşlarımı deste yaparak.
    Elimde dört kişilik bir fotoğraf ve düşündüklerim.
    En büyük parça babamdı; bizi ayakta tutan bizi biz yapan..
    En büyük parçamızı, canımız kaybettik sonra da gayri ictimalarımız hep bir eksikti.
    Babamız olmadan sanki o varmışcasına yaşayacak, savaşacaktık..
    Ama olmadı..
    Bölündük ilk önce sonra da düştük..
    Eksildik birer birer.
    Tesbih tanelerine mi özendik yoksa..
    Biz bir hayattık dört parçaya ayrılmış..
    Şimdi el olduk birbirimize..
    Oysa biz hep bir’dik..
    Şimdi her birimiz ayrı saflara düştük.
    Bir kere düşmüşken içimizdeki canlar kırılmaz mı ?
    Kırıkları toplamaya çalıştım / daha çok kırıldık kendi içimizde..
    Ben bu savaşı kaybetmeyecektim.
    Düştük diye dağılmayacaktık.
    Kırıklarımızı sarıp yeniden ayağa kalkacaktık.
    Bensiz kurulan sofralara ses çıkarmadım.
    Bana biçilmiş tüm sıfatlara razı oldum.
    Susmam istendi sustum, konuş denildi bana verilen tüm sufleleri söyledim dilimi ısırarak.
    Bile bile gelen fırtınaya rağmen kırıklarımıza kendimi bastım.
    her şeyimi benden olmayanlara ayırdım kendimi / isteklerimi öteledim.
    Acaba sorunlar benden mi kaynaklanıyor diye eksik tuttum içimdekileri.
    Bilmediğim yüzlere selam vermeye başladım ilk önce.
    Yaralarımıza merhem diye kendimi basacakken,
    gölgesini bile hatırlamadığım yerlerden topladım parçalarımızı.
    Akşam üstleri yalnızlığa alıştım önce.
    Ve bir gece bensiz toplanan umutların yabancı gözlerde yeşerdiğini gördüm bir sokak bankında.
    Bir yanda canımın canı, bir yanda canımın diğer yarısı ve de yabancısı olduğum gözler..
    Bir ben ek******..
    Gözyaşıma tuz bastım o an..
    Tutuldum / uzadım eksikliğime..
    Ben kırıklarıma bir umut ararken, kırıklarım kırıklarına çoktan yamayı vurmuş..
    Meğer bir ben fazlaymış cümlelere..
    Ayıklandım biz’den / kırıklarımdan düştüm az önce..
    Dağılmayı bekliyorum aynalara gözlerimin nemi miras bırakarak…
    Düştük / Kırıldık / Dağıldık / Oysa biz hep bir’dik..
    Şimdilerde evden işe giderken tertemiz bir yalnızlığını giyiniyorum üzerime.
    İki oda bir salona sığdırdığım bir umut gökyüzünün altında nüfussuzluğuma isyan ediyorum. Kirpiklerimden birikmiş bulutlara sırlarımı verdikçe eriyor içimdekiler.
    Yavaş yavaş bükülüyorum cocukluğuma.
    Yeni bir umut yolculuğuna hazır olmayan bu yüreğe yine kefen örmekte ellerim.
    Oysa ben sadece susmayı bilirim.
    Yapabildiğim en iyi şeyin gitmek olduğunun farkında olsam da kendi içimden kovulmak öyle ağır ki..Kanatlarım kırık / düşlerim ise düştü kollarımdan.
    Sevinebilirsin artık hüzün…
    Zafer senindir.
    Önce bizi bana düşürdün sonra da kırdın bizi..
    Merak etme yakında da dağılırız biz.
    Sen kalbini ferah tut..
    Dudak payımda bir hayat vardı..
    Al o da sana feda olsun…
    Bana dair ne varsa ele geçir.
    Kazandıklarımdan da feragat ediyorum..
    Düştüğümü kabul ediyor,
    kırıklarımı sana bırakıyor ve dağınıklığımı ilan ediyorum.
    Ama tek bir şartım var..
    Yüreğimdeki gül’e sakın dokunma…
    Gözlerimdeki yeşeren beni dalından koparma..
    Dudak kenarımdaki umuduma hüzün bulaştırma…
    Ne olur sevdama yalnızlığı yakıştırma..
    Ey her nefesi ölüm kokan hüzün ;
    Beni sevdamdan ayırma….
    Çünkü düştüğümde sadece ” o ” ellerimden tuttu..
    Kırıklarıma sadece ” o ” dokundu…
    Dağınıklığımda bana sadece ” o ” umut oldu…
    Ey hayat…
    Bana ölümleri müjdele ama
    Sakın sevdama / Ona / umuduma dokunma….
    Dokunma diyorum…
    Dokunma…
    Alıntı ile Cevapla
      #3  
    Alt 04-21-2010, 01:28 AM
    Sehr-i_Kasvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sehr-i_Kasvet Sehr-i_Kasvet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Administrator
     
    Üyelik tarihi: Aug 2009
    Mesajlar: 31
    Sehr-i_Kasvet will become famous soon enough
     
    Standart




    Cebinde sakladığın suskunluğun depreşti yüreğimin iç denizlerinde.
    Bir sancı, bir yokluk bu kadar soğuk mu olur.
    Kan revan ellerim.
    Oysa benim ellerim gül kokardı..
    Ayaklarım toz toprak..
    Oysa benim ayak izlerim hep maviye benzerdi.
    Cümlelerim çırılçıplak kalmış, bağdaş kurdum yaralarımın en rüzgarlı tepesine..
    Hani seninle bir çınar ağacına isimlerimizi kazıyacağımız rüzgarlı tepe vardı ya..
    hatırladın mı..
    Sonra denize bakıp bakıp gözlerimizin rengine boyayacaktık tüm bulutları..
    Yaralarıma basacak tuz kalmadı / gidişinin arifesinde..
    Sen belli etmesen de bir gidiş hazırlığı seziyorum dudaklarında.
    Bana dair kurduğun cümleler yok etrafımda..
    Yıldızlar göğümden çekilmiş.
    Perdeler, cam kenarı özlemler yok avuç içi terlemelerinde..
    Ben sana sıfat bulamazken sen beni bir gidiş cümlesinin belirtisiz öznesine bırakıyorsun beni..
    Gitme diye cümleler kurmayacağım sana..
    Çünki sana ne kadar cümle kursam da ikna edemedim seni.
    Tıpkı sana siyahı yakıştıramadığım halde siyahı üstüne bürünmekten çekinmediğin gibi.
    Tıpkı senin gözlerine baharı layık gördüğüm halde içinden sonbaharı silemediğim gibi..
    Bıraktım artık…
    Sadece bir sorunun cevabını arıyorum gözlerinde..
    O benden gizlediğin perdelediğin gözlerinden…
    Soruyorum sana;
    Ellerimizde diktiğimiz güllerin,
    Yüreğimizde büyüttüğümüz Elif’in
    Katili olmamı istiyorsun benden ?
    Suskunluğunun orucunu bir cümle ile aç ta söyle bana..
    Kimin katili olacağım ben..
    Senin mi yoksa kendimimin mi…
    Sustuğun yer o kadar büyük ki..
    Yaralarımı bölüp bölüp yapıştırdıkça kapanmıyor suskunluğun..
    Dudaklarına bağladığın tüm sorguları çöz de gel artık..
    Ya da yaralarıma basacak tuzları iade et bana…
    Yoksa içimdeki tüm susmaları ilmekleyeceğim boğazıma.





    Alıntı ile Cevapla
      #4  
    Alt 04-21-2010, 01:47 AM
    Sehr-i_Kasvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sehr-i_Kasvet Sehr-i_Kasvet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Administrator
     
    Üyelik tarihi: Aug 2009
    Mesajlar: 31
    Sehr-i_Kasvet will become famous soon enough
     
    Standart




    Kime Fazlasın / Kime Eksik


    Görüyorum, sokağını kaybetmiş küçük bir kız duruyor ıslak gözbebeklerinde.
    Tüm suçları kabul etmişcesine suskun.
    Tüm hüzünleri kendi dudaklarıyla emecek kadar durgun.
    Kelime boylarında bir deliveren yetişmekte.
    Gölgesinde ise sancılar belirmekte.
    Sınır boylarında adressizliğin.
    Söyle bana hangi adressizlik senin?
    Gözlerindeki korku kime ait,
    bedenindeki recm izleri kimden kalma,
    dudaklarının arasındaki boşluk kimden sana miras kalmakta ?
    Biliyorum susacaksın adın gibi..
    Göm cümleleri dudak kenarlarına.
    Susmaya devam et boylu boyunca.
    Susabildiğin kadar büyüdüğünü unutma.
    Tattığın acı kadar büyürsün.
    Yediğin ayrılık acısı kadar olgunlaşırsın.
    Yoksa büyümek istemiyor musun ?
    Hep mi küçük kalmak, hep mi suskun kalmak istersin ?
    Herkes yol alırken hayatın derin suskularında,
    sen susuyorsun aynanın karşısında.
    Ayak izlerinden belli eğikliğin.
    İstifledim eteklerinden dökülen cümleleri.
    Sen susarsan ben dile gelirim;
    Ey Azrail;
    Cesedime vurulmuş etiketin duvağını kaldırdım / öp beni artık.
    Hem de alnımdan..
    Sızmasın içimdeki birikmişler,irinleşmesin bir türlü kapamayadığım gediklerim.
    Kollarımı sıvadım, kendi cenazemin arifesindeyim.
    Yüreğimin morluklarını ancak ölüm paklar.
    Sicillerim, eksildiğim yüreklerden ancak beni kara toprak kurtarır.
    Açın yolları ey karanlık.
    ben geliyorum.
    Elif ‘in saçlarındadır zincirlerim.
    Körpe bir dal iken sevgi agacında, budayın beni gövdemin en kalın yerinden.
    Susuşlarımdan asın beni.
    Gölgelerimin soğukluğu yetmezmiş gibi bir de yüreğimin sıcaklığına akıtın ayrılığı.
    ” Hangi Çığlık Denk Gelir Ki Dudak Payı Boşluklara”
    Hangi ayrılık senin ?
    Hangi yüz senin ?
    Yüreğinden dökülmeyen mürekkebin hatrına konuş.
    Sen ki; acıya kanat geren’din.
    Sen ki; Yusuf’u kuyulardan düzlüğe çeken’din.
    Sen ki, acıya gözyaşını verip umudu filizlendiren’din. Ş
    imdi hangi yüze çevirdin kıblegâhını ?
    Hangi saf’a durdu gözlerin.
    Bilmediğin yerdeyim deme bana.
    Aynanın karşısında yüzünün bilinmezliğinde, yüreğinin ötesinde kendine gülümsemektesin.
    Göremiyorsan, kır o aynayı..
    Kırıklarından topla dağınık saçlarını…
    Sürükleme cesedini sen / sonbahar kaldıracak ya adressizliğini..
    Hangi cümlenin sonunda kırıldı düşlerin..
    Hangi mahrem ellerin zorlamasıyla alındı içindeki kanamalı ***** ?
    Susma diyorum sana susma.
    Becerebildiğin tek şey, boynunu büküp suskunluğun secdesine başını koymak mıdır ?
    Unutmak dururken masada, yüreğine recm emrini vermek neyin nesi ?
    Tükür kil tutmaz toprağın yüzüne.
    Kaldır cesedini ortalık yerden.
    Sesinin kısıldığı yerden konuş, duyulmasa da haykır eksikliğini.
    Susturulsa da sen fazlalığını bırak tabutuna.
    Söylesene ” sen kime fazlasın / kime eksik..”
    Üryanlığını örtmeye kalkıştıkça öbür yamaların sökülüyor dikişlerinden.
    Uğraşma kendi ayaklarına çorap örmeye.
    Gözünü yumup yeltenme artık kendine çelmeler takmaya.
    Olduğun yerde dönme öylece, çevir yüzünü gökyüzüne.
    Korkma adım atmaktan.
    Sen ki ;yeni bir bebek değilsin…
    Koca bir kız oldun, gözlerini büyüt ve sık bileklerini kelepçelerinden.
    Kanın donduğu yerde ölürsün o kadar.
    Susma diyorum sana susma..
    Elif sustu derlerse benim ahvalim ne olur acep ?
    Bu zan seni kaç gün yaşatır ?
    Bu itham seni kaç gün daha götürür. ?
    Hayır kaldıramazsın bu zânnı / bir suçun altından bir daha kalkamaz gönlün.
    En iyisi vur kendini en ince yerinden / öylece kalsın us’un.
    Kime fazlasın / kime eksik.
    Sorma bu soruyu kendine.
    Çünki en iyi cevabı suskunluğun verecektir.
    Bil ki kalbin acırsa bu sorunun cevabını ararken eksikliğin dikilecek karşına.
    Yok kalbin sevdiğine acırsa işte o zaman fazlalığın zuhur edecek.
    Şimdi bedbin ve hodgam bir nefsin zulmüne inat sen besmele’nin safına gir. Z
    üleyha’lığına zelâl getirtme..
    Suskunluğuna bir de helallik istetme.
    Unutma ” bu dünyada sana ancak unuttuğun kadar yaşama hakkı verildi “
    Unut, unutulduğun yerden..
    Kırılsa da içindekiler,
    Unutulduğun kadar yaşarsın.
    Kime fazla isen orada unutulursun..
    Kime eksik isen orada kendini bulursun…
    __________________

    Herkesin bir derdi var. Her derdin bir acısı,
    Acılarım katlanılmaz değil ama,birde tuz basanı var.
    Her aşkın bir hasreti var, her hasretin bir çilesi
    Çilem çekilmez değil ama Birde çektireni var.
    Her aşığın bir sözüvar. Her sözün bir söyleteni söyleyecek çok şeyim var ama
    Birde susturanı var: SUSTUM..!
    SUSKUNLUĞUM, ...SUSTURANA ARMAĞAN OLSUN..
    Alıntı ile Cevapla
      #5  
    Alt 04-21-2010, 01:55 AM
    Sehr-i_Kasvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sehr-i_Kasvet Sehr-i_Kasvet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Administrator
     
    Üyelik tarihi: Aug 2009
    Mesajlar: 31
    Sehr-i_Kasvet will become famous soon enough
     
    Standart

    AŞK İKİ PERDE



    "İyi OyuncuLarız" (!)



    Aylarca beklediklerimizi hiç özlememiş gibi yapabiliriz, kürsüde en muhalif yanlarımızı en taraftar yanımız haline sokarız, sokakta hepimiz hanımefendi beyefendiyiz de içimizde hepimiz biraz hafif kadın biraz serseri adamlarız...
    Hayattayız, kimimiz yeteneksiz figüranlar kimimiz oscarlık oyuncularız...



    Son kez aşk...



    Son kez sahne...



    Çekilme Sırası Bende (!)



    .
    . .
    . . .




    Bırak kalsınlar konuldukları yerde Acılar,
    Bırak yaşandığı kadar yaşansın aramızda sıkışanlar…
    Sen sadece benden gittin, benim içimden,
    Ben sadece olduğum yerde kaldım, gittiğin yerde…
    Soru sormadan aramızda anlaşılamayanlara yaptığımız yorumlar,
    Ve hayatımızı zorlaştıran o tuhaf bakışlar…
    Bırak kalsınlar…





    Ne sen varsın evde ne de ben var olsam da yok olduğun yerde,
    Şimdi sözlerin bittiği an, yaşananların hatırlandığı an işte…
    Belki de sen ve ben değildik başrolde!
    Garip gelebilir ama ben seni ilk günden beridir sevmiyorum,
    Ne zaman aynı odada elimi nereye koyacağımı bilemeden karşında durdum,
    O Gün Sana "Aşık"Oldum;



    .
    . .
    . . .



    Öyle bir Duygunun içinde Öyle bir Değişiyor ki İnsan,
    Kendini Anlıyor önce, kendini Sevdiğini Hatırlıyor,
    Replikler gitgide Aynı, Roller gitgide Sıcak…
    Seyirciler Gitgide Uyuyor…



    ""Biz Sadece Kendimize Oynuyor GibiyiZ / Biz Sadece Kendimize Ağlıyor Gibiyiz…
    Bırak Aksınlar…""



    ""İçime akan zehir beni uyandırıyor bir gece vakti
    Seni benden ayıran bu zehir utandırıyor beni kendime duyduğum Acıma Duygusundan!



    Bırak Acısınlar…""



    ""Tüm organlarım, tüm duygularım, tüm Uykularım…
    Bırak Çürüsünler…""



    Bizim sürdüremediğimizi Onlar nasıl Sürdürsünler…



    İşte şimdi kadınlığımın tümünü erkekliğinin tümüne bıraktım, al!
    İki doğru hayat, nasıl bir tek yalanla yok olur Anlayamadım Hala…





    Ah dedim…



    Ah, Keşke Hep Tahta Bebeklerle Oynasaydık,
    "Büyümeseydik " hep Cüce Kalsaydık,



    Yaşadıklarımızın farkında olmadan, bitenleri de hemen yeni başlangıçlarla kapatsaydık…
    Delindik…
    Zar gibi, uzun yollar gibi, atmosfer gibi…
    Çürüdük, sevişirken masada unuttuğumuz elmalar gibi…
    Kullandıkça paslanan demir korkuluklar gibi…
    Eridik, dışarıda bırakılan ve kendi kendine bakteri üreten etler gibi…
    Kokuştuk Biz de işte Sonunda(!)



    Aşk bize de ilk perdede güzeldi…
    Aşk bizde de mola vermişti…
    Seyirciler bir nefes sigara peşinde,
    Biz seninle ezberdeyiz replikleri yaşadığımız her yerde, kuliste…
    Aşk bizde de son perdede bitermiş,
    Bitti de!
    Aşk hep tek bir sahnede iki perde oynanır,



    Oynadık / Oyun Böyle (!)
    ..

    __________________

    Herkesin bir derdi var. Her derdin bir acısı,
    Acılarım katlanılmaz değil ama,birde tuz basanı var.
    Her aşkın bir hasreti var, her hasretin bir çilesi
    Çilem çekilmez değil ama Birde çektireni var.
    Her aşığın bir sözüvar. Her sözün bir söyleteni söyleyecek çok şeyim var ama
    Birde susturanı var: SUSTUM..!
    SUSKUNLUĞUM, ...SUSTURANA ARMAĞAN OLSUN..
    Alıntı ile Cevapla
      #6  
    Alt 04-21-2010, 01:57 AM
    Sehr-i_Kasvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sehr-i_Kasvet Sehr-i_Kasvet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Administrator
     
    Üyelik tarihi: Aug 2009
    Mesajlar: 31
    Sehr-i_Kasvet will become famous soon enough
     
    Standart

    Yüregimde devrimler yarattım






    Sen gittin içimde sende kalan kırıntılar , bir sabah namazı eşliğinde içimde hiç büyümemiş bir ***** mezarı, gözlerim Suskun, yüreğimde ayazlar, martılar firarda, bu bir veda..
    Sen gittin karanlığa gömüldüm, yalnızlığa sürüldüm, yüreğimde çatlaklar, yüzümde cam kırıklıkları.
    Söylenmemiş sözleri iki dudak arasında sıkıştırıp kuruttum
    ve yazdım sensiz gecen her saniyenin küf tutmuş duvarlarına sana dair pas tutmaya mahkum acı dolu sözleri.
    Yarınlarımı avuç içinde parçaladım göz kenarında beklettiğim seni “gözyaşlarıma teslim ettim.“





    Küçük bir çocuğun korkulu bakışları arasında yitirdim sabrımı.
    Hayallerim tepe taklak, nedenler yanı başımda sözlerim ağır, yüreğimde acı ..
    Cevabı olmayan sorular biriktirdim sessizliğin koynunda
    Yarını olmayan tozlu yollara saptım, bir kelebeğin yaşamı kadar yaşam biçtim kendime.
    Yüreğimi idam sehpası bilip nefesimi iki gözünün hayalleri arasında sallandırdım
    Sen gittin yaşam ve sen arasındaki çizgiyi sırat bildim
    Yüreğimde devrimler yarattım, hayallerimin sınırlarını aştım
    Bir zamanlar uçmaya yeltenen kanatlarımı kırdım bir bir .
    Kalemimi kağıda sapladım, senli cümlelerin canına okudum
    Zamansız uyandım senli düşlerden, rüyalarım karmakarışık
    Bir şehir yaratmıştım düşümde içinde ağlayan *****lar
    Yağmurlar yağıyordu iç tenim ıslaktı benim
    Sen gittin çığlıklar devrildi üzerime, ağıtlar yaktım karanlığın en ücra köşelerinde.
    Etrafımdaki manzaralar uykusuz, ***** gülüşlerimde saklı her şey
    Gitmeseydin, gözlerine salıncak kurup sallanacaktım *****su masumiyetimle.
    Sen gittin
    İsyanları çoğalttım gözlerimin tetiğinde bir bir döktüm mermi çekirdeklerini ayak uçlarıma
    Kanayan dudaklarıma tuz bastım.
    İzmaritler üzerinde bıraktığın ruj izlerine bakıp ağladım sensiz günlerin arifesinde
    Ama yoksun ya ciğerimde söndürdüm yokluğunda yakılan haddi hesabı olmayan sigara izmaritlerini.
    Şimdi kelimelerim kör, cümlelerim topal kaldı
    Sen gittin bir yarım sende kaldı, sen geçen tüm yollar işgalde.
    Hüzün işlemeli ağıtlar krosu eşliğinde bitirdim yokluğunun pas tutmuş umutsuz çığlıklarını.
    Müziksiz şarkılar arasında küfürlü sözler oldum ..
    Öksüz kalmış benliğimin zamanlarında kaybettim berraklığımı.
    Kendi masalımı yazıyorum ölüm biçtiğim sonlarıma doğru bir varmışlarda bir yokmuşlar da diye başlayan
    Meşgul bir ton, kırık bir hece bıraktım ardımda, dönülmez tövbelere gömdüm kendimi.
    Anonim türkülerin boşluğuna bırakıyorum parçalarımı
    Sen gittin ötenazi nöbetlerinde söndürdüm sensiz doğacak güneşi gözbebeklerimde.


    __________________

    Herkesin bir derdi var. Her derdin bir acısı,
    Acılarım katlanılmaz değil ama,birde tuz basanı var.
    Her aşkın bir hasreti var, her hasretin bir çilesi
    Çilem çekilmez değil ama Birde çektireni var.
    Her aşığın bir sözüvar. Her sözün bir söyleteni söyleyecek çok şeyim var ama
    Birde susturanı var: SUSTUM..!
    SUSKUNLUĞUM, ...SUSTURANA ARMAĞAN OLSUN..
    Alıntı ile Cevapla
      #7  
    Alt 04-21-2010, 01:58 AM
    Sehr-i_Kasvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sehr-i_Kasvet Sehr-i_Kasvet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Administrator
     
    Üyelik tarihi: Aug 2009
    Mesajlar: 31
    Sehr-i_Kasvet will become famous soon enough
     
    Standart

    __________________

    Herkesin bir derdi var. Her derdin bir acısı,
    Acılarım katlanılmaz değil ama,birde tuz basanı var.
    Her aşkın bir hasreti var, her hasretin bir çilesi
    Çilem çekilmez değil ama Birde çektireni var.
    Her aşığın bir sözüvar. Her sözün bir söyleteni söyleyecek çok şeyim var ama
    Birde susturanı var: SUSTUM..!
    SUSKUNLUĞUM, ...SUSTURANA ARMAĞAN OLSUN..
    Alıntı ile Cevapla
      #8  
    Alt 04-21-2010, 02:04 AM
    Sehr-i_Kasvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sehr-i_Kasvet Sehr-i_Kasvet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Administrator
     
    Üyelik tarihi: Aug 2009
    Mesajlar: 31
    Sehr-i_Kasvet will become famous soon enough
     
    Standart Senli zamanalrda Sensizligimdin

    Senli zamanalrda Sensizligimdin





    Senli zamanlardaki,seni sevdim.
    Belki birlikte olamadık,
    Başımı omzuna koyamadım hiç.
    Ama seni daima sevdim...
    Gün batımları dostumdu,çünkü seni bana getirirdi...
    Seher vakti,ayrılıktı bizim için,kollarında uyanıp,
    Göz açma aralığında,kaybetmekti seni...




    Gerçeğe dönmek bu kadar kolaydı,
    Senli zamanlarda,sensizlik di zor olan.
    Oysa en yakın arkadaşımdın,nasılda sevdim seni...
    Adın Hayal’di,eksik yanımı tamamlayan parçam.
    Adın Aşk’tı senin.
    Fantazilerin yaşanmamış benliğin,
    Bir rüyaydın sen,birazda hayalim.
    Karar veremedim,nerede olmalıydı (m) n...!
    Belki de hep korktum,belki sende kaybolurdun...!





    Adın Sevgiydi senin.
    Ömrüm boyunca seni bekledim,sensizliği yaşadım.
    Ne garip, seni yaşadığım her saniye,
    Sanki yeniden kaybettim.
    Senli zamanlarda,sensizliği hiç sevmedim.
    Adın Düş’dü senin.
    Her gece aynı düşe uyur,
    Gözlerimi araladığımda,
    Senii umardım yan yastığımda...!





    Sensiz zamanlarda,sen-i çok sevdim.
    Sen en zor anlarımda,can sıkıntımda,
    Yere düşen her yağmur damlasında,
    Yüreğimde büyüttüğüm,sevgi çiçeğimdin.
    Belki de gerçekleşmeyecek hayallerimin,
    Beyaz atlı Prensiydin.




    Adın Umut’tu senin.
    Yaşayamadığım hayallerim,
    Okuyamadığım ,en sevdiğim kitabımdın.
    Sen,benim diğer yarımdın,
    Bulduğumda kaybettiğim...




    __________________

    Herkesin bir derdi var. Her derdin bir acısı,
    Acılarım katlanılmaz değil ama,birde tuz basanı var.
    Her aşkın bir hasreti var, her hasretin bir çilesi
    Çilem çekilmez değil ama Birde çektireni var.
    Her aşığın bir sözüvar. Her sözün bir söyleteni söyleyecek çok şeyim var ama
    Birde susturanı var: SUSTUM..!
    SUSKUNLUĞUM, ...SUSTURANA ARMAĞAN OLSUN..
    Alıntı ile Cevapla
      #9  
    Alt 04-21-2010, 02:13 AM
    Sehr-i_Kasvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sehr-i_Kasvet Sehr-i_Kasvet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Administrator
     
    Üyelik tarihi: Aug 2009
    Mesajlar: 31
    Sehr-i_Kasvet will become famous soon enough
     
    Standart















    __________________

    Herkesin bir derdi var. Her derdin bir acısı,
    Acılarım katlanılmaz değil ama,birde tuz basanı var.
    Her aşkın bir hasreti var, her hasretin bir çilesi
    Çilem çekilmez değil ama Birde çektireni var.
    Her aşığın bir sözüvar. Her sözün bir söyleteni söyleyecek çok şeyim var ama
    Birde susturanı var: SUSTUM..!
    SUSKUNLUĞUM, ...SUSTURANA ARMAĞAN OLSUN..
    Alıntı ile Cevapla
      #10  
    Alt 04-21-2010, 02:18 AM
    Sehr-i_Kasvet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sehr-i_Kasvet Sehr-i_Kasvet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
    Administrator
     
    Üyelik tarihi: Aug 2009
    Mesajlar: 31
    Sehr-i_Kasvet will become famous soon enough
     
    Standart

    Senin ardından







    Senin ardından su dökülmedi
    Ama çok defa defter üzerinde kırıldı kalemler
    Bir gidişin vardı bu şehirden
    Bir de ardından sessiz çığlıklar
    Senin ardından hiç su dökülmedi





    Şimdi İstanbul'a kar yağıyor
    Birazdan ellerim üşüyecek
    Sen üşüyeceksin




    Daha çok basacağım seni göğsüme
    Ama bu şehir vedalardan soğuk kalacak
    Seninle kimse vedalaşmadı
    Şimdi İstanbul'a kar yağıyor





    Çıplak ayak sesleri
    İz bırakacak örütüsüne gecenin
    dağılacak kalabalıklar
    Gözlerin dağıtacak onları
    Benim gözlerim, sende kalacak
    Çıplak ayak sesleri
    sana koşacak geceleri




    Gönlümde tatlı yaralarla
    Sabaha çıkacağız birlikte
    Sen gene gideceksin
    bakışlarını çekeceksin üzerimden
    gözlerin kalacak bana
    gözlerim alacak onları
    ben üşüyeceğim
    Gönlümde tatlı yaralarla,
    her gece sana koşacak çıplak ayak sesleri





    Ayak izlerini örtecek kar
    Rüzgar ağaçları sallayacak
    Sesler, susturacak gidişini
    Ardından sular dökülecek
    Ama sen dönmeyeceksin.


    __________________

    Herkesin bir derdi var. Her derdin bir acısı,
    Acılarım katlanılmaz değil ama,birde tuz basanı var.
    Her aşkın bir hasreti var, her hasretin bir çilesi
    Çilem çekilmez değil ama Birde çektireni var.
    Her aşığın bir sözüvar. Her sözün bir söyleteni söyleyecek çok şeyim var ama
    Birde susturanı var: SUSTUM..!
    SUSKUNLUĞUM, ...SUSTURANA ARMAĞAN OLSUN..





     



    Binlerce yıldır suçunun ne olduğunu bilmeden kürek cezasına çarptırılan hükümlünün, bir gün özgürlüğüne kavuşacağını hayal ederken, gözlerinde saklı kalan son umudu korumak için direnmesi gibidir SENİ SEVMEK....

    Uysallığa direnmekten vazgeçip, sonsuz minik

    dalganın çırpınmasıyla oluşturduğu bir deniz fırtınasıdır SENİ SEVMEK......

    Azaldıkça çoğalmanın çelişkisinden doğan, ne yapamayacağını bilemeden dolaşan, şaşkın, ürkek kaybolmuş yolların yolcusu olmaktır SENİ SEVMEK...

    Gözlerini kapatıp mutluluğu çizmek yüreğime, hayalini kurmak sadece, hiç görmediğin, hiç yaşamadığın bir ülkede kalabalıkta hiç görmediğim ellerinin sıcaklığıyla kaybolmaktır SENİ SEVMEK....

    Yangınlarıma su serpmek, karanlıktaki kabuslardan uyanmak, elimi her uzattığımda kaçışını görsem de korkaklık değildir sevmek, yokluktan var etmek kendi küllerimden yeniden var olmaktır, SENİ SEVMEK...

    Dinlediğin bir şarkıda ağlarken, göz yaşların mavi bir nehir gibi akarken olmayan varlığının hayaline sarılıp uyumaktır, hiçbir zaman olmayacağını bilerek karanlıkta acılarla dans eder gibi aydınlığı beklemektir SENİ SEVMEK....

    Bir ütopyadır sevmektir SENİ SEVMEK, susuz çöllerden çıkıp gelmektir derin akan sulara...seni sevmek, hayat, masal, rüya, hayal....

     

     



     



    Seni seviyorum...
    Çünkü her sabah kalktığımda
    Bir günü daha seninle geçirecek olmanın mutluluğunu

    yaşatıyorsun bana...

    Ben güne seninle başlıyorum...
    Ve hergün gün hayatı yeniden keşfediyorum..
    Seni seviyorum...

    Çünkü gökkuşağının her tonunu gölgede bırakan
    en parlak renksin sen...
    Herşey senin rengini taşıyor...
    Ve benim için ancak o zaman anlamlı oluyor.
    Seni seviyorum...

    Çünkü soğuk günlerde içimi ısıtan meltemsin...
    Sıcak günlerde içime ferahlık veren kuzey rüzgarı...
    İliklerime işleyerek esiyorsun...
    Seni seviyorum...
    Çünkü herşeyde sen varsın...

    Nasıl olmayacaksın ki?
    Sanki sen doğduğumdan beri içimdeydin...
    Yüreğimin en derin köşesindeydin...
    Sanki ortaya çıkmak için beni bekliyordun...
    Ve ben orada olduğunu farkedince hakettiğin
    yere çıkardım seni...

    Seni seviyorum...
    Çünkü hep benimlesin...
    Seni görmem için yüzüme bakmam gerekmiyor...
    Gözümü kapatsam oradasın...
    Gördüğüm her yüz aslında sensin....

    Seni seviyorum...
    Çünkü gözlerinin içindeki binlerce yıldız gecenin
    karanlığını delip geçiyor...
    Sen bana bakarken ben kendimi yıldızlara bakıyor
     gibi hissediyorum...

    O yıldızların parlaklığında kaybediyorum kendimi...
    Gözlerim kamaşıyor ama şikayetçi
    değilim aydınlığından...
    Güneş doğmasa, yıldızlar kaybolmasa diyorum...
    Ama biliyorum ki güneşim de sen olacaksın
     gecenin sonunda...

    Bu kez daha parlak, daha aydınlık çıkacaksın
    karşıma...
    Seni seviyorum...
    Çünkü saçların ellerimin arasında kayıp giderken
    Dünyadaki cenneti bulmuş gibi hissediyorum kendimi...
    Cennetin sahibi sensin...

    Ve biliyorum ki sadece izin verdiklerin
    girebilir o cennete...
    Ben o cennette kalmaya kararlıyım...
    Seni seviyorum...

    Çünkü her gülümseyişin içime yeniden yaşama
    sevinci dolduruyor...
    Her gülümseyişin, karamsarlığı yıkıyor, umutsuzluğu
    parçalıyor...

    Bir çiçek bahçesine çeviriyor çorak dünyayı...
    Çiçek dedim ya...
    Bir çiçek adı verseydim sana PAPATYA olurdun...
    Açışıyla dünyaya, insanlara baharın geldiğini
    müjdeleyen papatya...

    İddiasız ama güzel...
    Güzel ama kibirsiz...
    Seni seviyorum...
    Çünkü seni sevmeyi, sana dokunmayı,
    seni dinlemeyi,
    sana bakmayı, seni koklamayı, seninle
     paylaşmayı seviyorum...

    Seninle birlikte insana dair ne varsa
    onları da seviyorum...
    Seni sevdiğimi anlatmaya çalışırken
    Ne kadar çaresiz olduğumu da görüyorum...
    Her sözcükten sonra durup tekrar tekrar düşünüyorum...
    Seni yeterince anlatabildim mi diye...

    Biliyorum ki yetmeyecek...
    Bu kadar sözcükten sonra bile, sana sevgimi
     anlatamamış olacağım....
    Sözcüklerin bittiği yerde gözlerime bak...
    Onlar bu sevgiyi çok daha iyi anlatacaktır sana



    « Önceki
    19/5/2008


    Tahir'le Zühre Meselesi


    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
    bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte
    yani yürekte.

    Mesela bir barikatta dövüşerek
    mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
    mesela denerken damarlarında bir serumu
    ölmek ayıp olur mu?

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    Seversin dünyayı doludizgin
    ama o bunun farkında değildir
    ayrılmak istemezsin dünyadan
    ama o senden ayrılacak
    yani sen elmayı seviyorsun diye
    elmanın da seni sevmesi şart mı?
    Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artık
    yahut hiç sevmeseydi
    Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
     

     

     

     

     
    10/5/2008


    umursamıyorum artık hiçbir günü geceyi..
    sevemiyorum senden uzak,sensizliği anlatan maziyi..
    aklım başımda değil biliyorum..
    sebebi ne olursa olsun sensiz gülümsemeyi hissedemiyorum..
    ellerin uzak hala bana bir kez daha tutman için nelerden geçmem ki..
    anlamlı bakışı hissetmek için bir kaç dakika daha o güzel gözlerindeki..
    masum bir çocuğum işte kendi halimde
    benim bir sevdiğim var
    o sensin..
    derdim seninle..
    rüyalarımda arıyorum artık sorularıma cevabı..
    bilmediğim onca şeyin bir sebebi var..
    ve bendeki ızdırabı..
    anlatamam..
    ama yine de tek bir gün,saat,dakika için..
    silerim içimdeki anlamsızlığı..
    senin mutluluğun benim nefes alışım..
    senin her bir gözyaşın cehennemde cayır cayır yanışım..
    içim sızlasa da sen yokken..
    duvarların arasında boğulsamda..
    ağlasam da resmine bakarken..
    benimsin sen benim..
    içime sinmişsin...
    tek taraflı yaşamam gereksede raziyim..
    sensizlik sevgilim olsun ona da alışırım..
    gözyaşlarım bana ecel olsun anlarım..
    ben senin için yaşamakta..
    seninle nefes  almaktayım..
    ara sıra aklına gelsem de yine ben bilmesem..
    sen beni özlesen de söylemesen..
    biraz olsun sevsende anlatmasan..
    anlarım inan bir daha bu gönüle uğramasan..
    hep kendimi şuçladım kendime layık olamadım..
    beni sana sevdiremedim diye..
    yalnızlıktan dert yanarım ama
    karşına çıkmaktan utanırım niye?
    bir sesini duysam kalbim kanatlanıp uçar
    döner deliye..
    buralara tebessüm düşer sen mutlu ol diye..


     

     
    10/5/2008

    Üzerime devirip dağ gibi hüzünleri
    Böyle çekip gitmek var mıydı ?
    Var mıydı böyle bitirmek ?
    Hani söz vermiştik birbirimize ?
    Kaç zaman geçti aradan
    Sen yoksun !
    Sana sığındığım geceler
    Alevleri gökyüzünde
    Bir kumsal ateşiydi günahları yaktığımız .
    Ve kan rengi şarapla yıkanmış
    Bir hasret şimdi göğsümüze taktığımız .
    Bilirim dönmeyeceksin artık !
    Uzun zaman oldu
    Belki çoktan unuttun .
    Adın kaldı soğuk duvarlarında odamın
    Sigara paketlerinde şiirlerin
    Resimlerin bana gülen ,
    Cüzdanımda saç telin .
    Bir veda o geceden aklımda kalan
    Kekremsi bir tat
    Bir med cezir yüreğimde
    Ben vurgun yemiş bir yaralı
    Gemiler bana taşır bütün aşk yorgunlarını
    Sen yoksun ...
    Hayatımın ilkbaharında tanısaydım seni
    Yasak umutlara ve acılara inat
    Buruk bir şarap tadında olsaydı sevdamız
    Yıllandıkça güzelleşen
    Ve sen şiirler okusaydın geceleri
    Saçlarımı okşarken .
    Ellerimi tutsaydın ansızın
    Yüreğim eriseydi gözlerinde
    Yansaydım ateşinden .
    Sen ağlasaydın mutluluktan
    Ben ölseydim
    Yalnızca beni sevdiğini bilseydim .
    Seviyorum deseydin
    Bi kere söyleseydin
    Yanmazdım
    Yanmazdım böyle çekip gitmeseydin ...
    Bir veda o geceden aklımda kalan
    Bir günah, belki yasak
    Yanımda olsan şimdi, hiç konuşmasak
    Ağlasak bin kere pişman olsak
    Sonra yine bozsak yeminleri
    Sarılsak sımsıkı
    Öylece kalsak ...
    Gittin ...
    Kimbilir kaç deli sevda sığdırdın yüreğine
    Işığa üşüşen pervaneler gibi sardılar seni
    Körkütük aşkların ortasına düştün
    Yalanların pençesine .
    Belki birgün, bir gece
    Dar bir vakitte belki
    Hiç beklemezken seni gelirsin diye
    Ben hâlâ burdayım
    Sen yoksun !
    Lanet olsun ...


     

    10/5/2008

     


    Gittin, sen bana gitmek için gelmiştin
    Geride yavaş yavaş eriyen bir kurşun bıraktın
    Bıraktığın şekilden çok daha başkasına bürünen
    Ve bir daha asla eskisi gibi olamayacak bir kurşun
    Gerçekten birdaha hiç bir şey eskisi gibi olmadı

    Kısa bir hüzünden sonra
    Geldim geri döndüm sana
    Seviştin mi? Değiştin mi?
    Beni yeni bir umutla
    Kimbilir kimler aklını çeldi?
    Gördüğüne sevinmedin mi beni?
    Kimbilir kimler aklını çeldi?
    Gördüğüne sevinmedin sen beni?
    Üç günlük ayrılıkta neler, neden değişti?
    Unutulmuş muydum?
    Alışıyor muydun?
    Yavaş yavaş yokluğuma
    Beklenmiyor muydum?
    Kalbini mi yordum?
    Bunca iş güç arasında

    Birgün beni nasıl paslı bir makasla
    Nasıl derinden budayıp gittiğini farkettim
    Yeni bir filiz veremeyecek kadar derindi kesip attıkların
    Sensizlikle oluşmuş hastalğıma senin bile çare olamayacağına
    Benim için çok gecikildiğini anladım

    Söyle bari son söz olsun
    Kızmam bundan sonra sana
    Dostuz artık geçmiş olsun
    Anlat saklama ne varsa
    Kimbilir kimler aklını çeldi?
    Gördüğüne sevinmedin mi beni?
    Kimbilir kimler aklını çeldi?
    Gördüğüne sevinmedin sen beni?
    Üç günlük ayrılıkta neler, neden değişti?
    Unutulmuş muydum?
    Alışıyor muydun?
    Yavaş yavaş yokluğuma
    Beklenmiyor muydum?
    Kalbini mi yordum?
    Bunca iş güç arasında

    28/3/2008


    Ne kaldı, ne kaldı son güzden geriye
    Sevgilim, beklemesini bilenim benim
    Kar yağdı kirpiklerine
    Kar sesi kuşattı çevremizi
    Umutlar gibi birikti kar
    Özlemler gibi birikti
    Biliyor musun acılardan örülü
    Sözcükler kaldı aramızda
    Acıları tersyüz ettik
    Yenildik, evet düpedüz yenildik
    İçimize bıraktık kar sesini
    Yeni bir ezgi üretecek olan
    Çığlıklardan, kurumuş gözyaşlarından

    Biliyor musun gülün kokması gecikecek
    Bir kuş sesi gömleğine işlenecek
    Çok eski bir gökyüzüyle birlikte
    Orda burda söylenecek
    Huma kuşunun göğsünde dinlendiği
    Üşümüş, yorgun ama umutsuz değil

    Canımın yongası, sevgilim, bir tanem
    Ne kaldı, ne kaldı geriye acılardan
    Eski alınteri, aşksız kaldı birçokları
    Çocuklar kutup mavisi ağladı
    Kimse artık hüzünleri anlatmasın
    Ne vakti, ne yeri, ne bir anlamı kaldı

    Güzelim, bir tanem, canımın yongası
    Bir karanfilin suya eğilimi gibisin
    Öylesin, özlenirsin, gel artık kar yağdı
    Bize paylaşacak aldanmalar kaldı

     

    28/3/2008


    seninle hiç aynı sokaklarda gezmedik aynı havayı tenefüs etmedik
    ama hep aynı düşlerdeydik aynı sevgiyi taşıdık kalbimizde
    herkez göçtü bir biz göçemedik gidemedik
    yabancı yüreklerin arasında hep yanlız kaldık savaştık
    öylesine çıkarsız yapayanlız inandığımiz tek şey sevgimiz
    adı kavuşmak olmasa bile o sevgi oldu tek inancımız

    doğru dürüst hayal bile kuramadık
    keşkelerin arasında kaybolurken günler karanlık geceler zindan
    her sabaha yanlız uyandık şikayetmiz olmadı hiç
    boyun büküp uzaktan sevmeyi bildik
    arada bir haber alıp birbirimizden

    iyi olmamıza biraz olsun sevindik ama hep hasret besledik içimizde
    sen ayrı dünyada ben ayrı dünyada
    kavuşmak gözyaşı oldu gözlerimizde
    ağladıkça kavuşamadık
    kavuşmak istedikçe ağladık

    şiirlerle avuttuk kendimizi gizli mesajlar yazdık okur anlar diye
    sustuk eller konuştu biz konuşamadık
    anlatamadık yüreğimizdeki sevgimizi
    susmalıydık.. susuyorduk
    değiştiremezdik kader yazımızı
    bir gün gülsekte ikinci gun tutamadık gözyaşımızı
    ağladık ağlamalıydık
    bir bedende bir kalp
    dindiremedik yürek sızımızı..

    değiştiremedik kader yazımızı severek kucakladık aşk sızımızı
    yazsakda onca yanlızlığımızı
    bir sen anlarsın beni birde ben anlarım seni
    başka kimse anlayamaz bizi..

     

    28/3/2008


    Her tercih bir kaybediştir

    Ve her kaybediş, bir başlangıç...

    Seni seçmiş olduğum şu günlerin anlatılmaz huzurunu yaşıyorum içimde. Eşsin yüreğime!

    Gün be gün çoğalıyorum. Çiçek çiçek açıp, mis oluyorum. Gönderdiğim rüzgarla seni çağırıyor kokum. Sevdan başlangıcım olsun istiyorum, sonra ardından üç nokta (...) koymak. Bir kez daha görüyorum aynalarda parladığını gözlerimin ve yansımamı tüm gülen gözlerde, sen bilmesen de. Öyle doymuştum ki hüzne, uzun zaman oldu, değişti mevsimler, özlemişim...

    Geceleri dörtgözle bekleyip, yalnızlığımı kovuyorum odamdan, seninle kalıyorum. Anlayacağın, korkmuyorum karanlıktan. Ya da oturup ayın üzerine, izliyorum seni, senden habersiz. Asırlar geçme doymazmışım gibi geliyor. Gündüzler hiç gelmesin istiyorum. Döküyorum yapraklarımı, insanları kovamıyorum. Sensizim!

    Zaman, eski zaman değil. Saklamaya lüzum yok ellerimin titrediğini, tutmadığını dizlerimin. Yüreğimi saklamaya lüzum yok. Gün gibi aşikar her şey. Gönlümde bir bayram havası, uçurduğum rengarenk balonları tutamıyor kimse. Herkes anlıyor, senden başka. Neyim var ki utanılacak? Hiç! Ne mutlu bana.

    Bildiğim ve bilmediğim kayıplarımın ardından üzülmediğime şaşmamak lazım. Hem öyle tokum ki acıya, acıyan yerlerimi çoktan kesip attım. Seninle yeniden yer bulmayacak nasılsa. Her şeyin başı inanmak değil mi? İnanıyorum buna.

    Başlangıç mı? Çok güzeldir hep. En güzel üç noktası (...) hayatın. Son başlangıcım olsan sen, keşke!

     

    28/3/2008


    Aşığım Sana

    Bir ustayım ben, bir duvarı hatasız işleyen
    Bir ağacı nakış nakış işleyen, bir makineye hükmeden
    Çünkü aşığım sana
    Bir öğrenciyim ben, sürekli çalışıyorum dersimi, ev ödevlerimi
    hiç aksatmıyorum, başarıyı yakalamak için
    Çünkü aşığım sana
    Bir çocuğum ben, oyunlarla büyüyen, canı acıdı mı ağlayan,
    keyiflendikçe gülücük saçan, zayıfım çoğu zaman beklide aciz…
    Çünkü aşığım sana
    Bir suçluyum ben, hep yakalanma tedirginliği içinde
    Bir kaçışın koynunda savrulup duruyorum, nereye gittiğimi bilmeden
    Çünkü aşığım sana
    Bir yolcuyum ben, menzili olmayan yollarda arayış içindeyim
    Nereye gidersen peşindeyim, kilometreler yoldaşım
    Çünkü aşığım sana
    Bir hastayım ben, iyileşmek gelmiyor içimden
    Seni ilaç belledim ama bitmeyesin diye öyle azar azar alıyorum ki
    Çünkü aşığım sana
    Bir ateşim ben, alev alev sarıyorum etrafımı, sen canlandırıyorsun
    beni, tonlarca su sıksalar bir küçücük korum bile sönmez
    Çünkü aşığım sana
    Bir besteciyim ben, en güzel senfonileri besteliyorum, aşkın
    notalarından ezgileri yoğuruyorum, sensin şarkılarımın kaynağı
    Çünkü aşığım sana
    Bir fidanım ben, sen suladıkça yeşeriyorum, su vermeye
    gelmesen solacağımı biliyorum, ama gelirsin soldurmazsın beni
    Çünkü aşığım sana
    Bir pencereyim ben, açtıkça kanatlarımı senin ışığın giriyor
    evimden içeri, gözlerimi kamaştırıyorsun ama ben bundan hiç yakınmıyorum
    Çünkü aşığım sana
    Bir kapıyım ben, ama hüzün ve acıya geçit yok bu kapıdan
    Zaten hiç yakışmaz ki sana bunlar, sadece senin geçmene izin var
    Seninle birlikte aşka da…
    Çünkü aşığım sana
    Bir ülkeyim ben, bağımsızlığımı seninle kazandım, topraklarımda
    aşk hüküm sürüyor, sen dolaşıyorsun bayrağım seninle dalgalanıyor, sadece bayrağımı sen dalgalandırıyorsun
    Çünkü aşığım sana
    Bir bahçeyim ben, uzun yollardan sonra girilen bir bahçe
    Herkesin konukluğu kısa sürdü, ama senin uzun sürsün
    Çünkü aşığım sana
    Bir mektubum ben, en güzel sözcüklerin okunduğu, adresi belli
    Sahibinin elinde daha da güzelleşen, sen okumalısın beni
    Çünkü aşığım sana
    Bir deli maviyim ben, sevdikçe mavileştiriyorum seni de, şimdi maviyi
    yaşama zamanıdır, şimdi aşkı yaşama zamanıdır haydi gel benimle…
    Çünkü aşığım sana

     

    28/3/2008



    Seni seviyorum...
    Çünkü her sabah kalktığımda
    Bir günü daha seninle geçirecek olmanın mutluluğunu

    yaşatıyorsun bana...

    Ben güne seninle başlıyorum...
    Ve hergün gün hayatı yeniden keşfediyorum..
    Seni seviyorum...

    Çünkü gökkuşağının her tonunu gölgede bırakan
    en parlak renksin sen...
    Herşey senin rengini taşıyor...
    Ve benim için ancak o zaman anlamlı oluyor.
    Seni seviyorum...

    Çünkü soğuk günlerde içimi ısıtan meltemsin...
    Sıcak günlerde içime ferahlık veren kuzey rüzgarı...
    İliklerime işleyerek esiyorsun...
    Seni seviyorum...
    Çünkü herşeyde sen varsın...

    Nasıl olmayacaksın ki?
    Sanki sen doğduğumdan beri içimdeydin...
    Yüreğimin en derin köşesindeydin...
    Sanki ortaya çıkmak için beni bekliyordun...
    Ve ben orada olduğunu farkedince hakettiğin
    yere çıkardım seni...

    Seni seviyorum...
    Çünkü hep benimlesin...
    Seni görmem için yüzüme bakmam gerekmiyor...
    Gözümü kapatsam oradasın...
    Gördüğüm her yüz aslında sensin....

    Seni seviyorum...
    Çünkü gözlerinin içindeki binlerce yıldız gecenin
    karanlığını delip geçiyor...
    Sen bana bakarken ben kendimi yıldızlara bakıyor
     gibi hissediyorum...

    O yıldızların parlaklığında kaybediyorum kendimi...
    Gözlerim kamaşıyor ama şikayetçi
    değilim aydınlığından...
    Güneş doğmasa, yıldızlar kaybolmasa diyorum...
    Ama biliyorum ki güneşim de sen olacaksın
     gecenin sonunda...

    Bu kez daha parlak, daha aydınlık çıkacaksın
    karşıma...
    Seni seviyorum...
    Çünkü saçların ellerimin arasında kayıp giderken
    Dünyadaki cenneti bulmuş gibi hissediyorum kendimi...
    Cennetin sahibi sensin...

    Ve biliyorum ki sadece izin verdiklerin
    girebilir o cennete...
    Ben o cennette kalmaya kararlıyım...
    Seni seviyorum...

    Çünkü her gülümseyişin içime yeniden yaşama
    sevinci dolduruyor...
    Her gülümseyişin, karamsarlığı yıkıyor, umutsuzluğu
    parçalıyor...

    Bir çiçek bahçesine çeviriyor çorak dünyayı...
    Çiçek dedim ya...
    Bir çiçek adı verseydim sana PAPATYA olurdun...
    Açışıyla dünyaya, insanlara baharın geldiğini
    müjdeleyen papatya...

    İddiasız ama güzel...
    Güzel ama kibirsiz...
    Seni seviyorum...
    Çünkü seni sevmeyi, sana dokunmayı,
    seni dinlemeyi,
    sana bakmayı, seni koklamayı, seninle
     paylaşmayı seviyorum...

    Seninle birlikte insana dair ne varsa
    onları da seviyorum...
    Seni sevdiğimi anlatmaya çalışırken
    Ne kadar çaresiz olduğumu da görüyorum...
    Her sözcükten sonra durup tekrar tekrar düşünüyorum...
    Seni yeterince anlatabildim mi diye...

    Biliyorum ki yetmeyecek...
    Bu kadar sözcükten sonra bile, sana sevgimi
     anlatamamış olacağım....
    Sözcüklerin bittiği yerde gözlerime bak...
    Onlar bu sevgiyi çok daha iyi anlatacaktır sana


     
     
      LÜTVEN YORUM YAZIN TSK
    Bilgileriniz sistemimize kaydedilmektedir.
    WebUzmanı


    Web Tasarım Dersleri Resimlere Border Ekleme Ders 10

    ekle

    YAZILARINIZI BURAYA YAZIN

     
      AGLA KALBIM AGLA

    sitene mouse kodu ekle-motor yarışı oyunları
    her hakkı saklıdır - 2010
    ®


    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol